Şanlıurfa’nın tarihi ortaya çıkarsa!

Şanlıurfa’nın tarihi ortaya çıkarsa!

Şanlıurfa’nın coğrafik yapısı ve tarihten gelen insan unsuru ile birleşince dünyanın insanlık tarihinde daime önemli bir köşe taşı olarak kabul edilmiştir.

 

Şanlıurfa’nın tarihi Hz. Adem (as) Peygamberle başlamış diyenlerin iddiasını içime sindirmişimdir.

 

Şanlıurfa’nın tarihini anlatan araştırmacıları pür dikkatle izlerim.

Geçen gün Harran üniversitesinden Prof. Dr. Abdullah Ekinci, AK Parti İl Başkanlığında “Dün ile bugün arasında Urfa” konulu konferans verdi. Konferans yaklaşık bir buçuk saat sürdü. Beş saat sürseydi yine heyecan ve pür dikkatle dinlerdim.

 

Abdullah hocanın anlattıklarından birkaç not vereyim. Göbekli Tepe’yle sınırlı değildir. Urfa’da şimdilik bilinen Neolitik merkezler: Nevali Çori, Mezraa Teleilat,  Gürcü Tepe,  Hamzan Tepe, Karahan Tepe, Sefer Tepe, Çöplük Tepe ve Balıklı Göl’dür.

 

“ 12000 yıl önce üreten, çizen, düşünen, toplumsal örgütlenmeyi başarabilen ve en önemlisi tapınmayı bir ihtiyaç olarak gören Urfa’lıların, Göbekli Tepelilerin uygarlık birikimleri; uygarlık tarihi ile ilgili bilgilerin tamamını sarsmıştır. Bu buluntularla, tarihin eksik hatta yanlış olduğunu bıraktıklarıyla ispatlamışlardır. Aynı zamanda uygarlığın merkezi olduğunu haykırmıştır.”

 

“Şehrin ilk kuruluş hikâyesi de, su gizemine dayanır. Suyun iki yanında yer alan tepeler üzerine kent kurulur. Su, Urfa için her döneminde kutsaldır. Kent adeta suyla şekillenmiştir. Suyun bir kenarında Tell Futur veya Tılfındır Tepesi yer alır. Kale ve Harran Kapının yer aldığı tepe ise Neolitik dönem olduğu tahmin edilmektedir. Bu yüzden Urfa iki tepeli şehirdir.”

 

“Bu bölgelerden biri Edessa’da kurulan krallıktır. Osrhoene Krallığı M.ö. 132’den 244’e kadar hüküm sürmüş bir krallıktır. Urfa’nın devlet geleneğine sahip olduğu dönemdir. Bir taraftan Roma diğer taraftan Pers dünyasının arasında yaklaşık 370 yıl ayakta durmayı başarmıştır.”

 

“1902 tarihinde rüştiye okuluna iki yıl ilave edilerek beş seneye çıkarılmış ve i’dadi yani liseye yükseltilmiştir. Böylece Urfa Lisesi 1902’de açılmış olur. Sonra bu okul kapatılır ta  1946 kadar lisesi olmayan bir şehre dönüşür. Binlerce Urfalı bu yüzden tahsil yapamamıştır. Tahsil yapmak küçük bir grubun ayrıcalığı olmuştur.”

 

“Önemli bir hususta 1895 ile 1924 arasında kentten göç eden gayr-ı Müslim esnafın şehirden ayrılmasıdır. Bunun sonucunda kent “üretim aklını” yitirmiştir.”

 

“Urfa, Cumhuriyetin kuruluş dönemi öncesinde Halep gibi önemli bir ekonomi şehrinin hinterlandındadır. I.Dünya Harbi ve Ardından Lozan’la Oluşan Sınırlarla Urfa’nın Kolu Kanadı Kırılmıştır. Doğu dünyasıyla ticarete sınır mani olmuştur. Birçok Urfalı kaçakçılık yapmak zorunda kalmıştır. Birecik Köprüsünün 1955 yılına kadar yapılamamış olması Anadolu’nun batısıyla irtibatımız da kesilmiştir. Doğu ve Batı’da arasında mahpus bir Urfa vardır.”

 

“1923-1946 arasında Urfa’nın yaklaşık 40 milletvekili olmuştur. Bunun beşi ancak Urfa’yı bilmektedir”

 

“Tarih boyunca zirve, patinaj ve kayıp yılları, biraz da coğrafi, idari, kültürel ve ekonomik fırsatlara bağlamak gerekir. Urfa başarılı olmak istiyorsa, kendisiyle uğraşmak yerine tüm birikimlerini kullanmak, ortak akıldan istifade etmek gerekir. Bugün Urfa köşe başına gelmiştir.  Bunun kör nokta olması da, aydınlık bir nokta olması da Urfa’nın, Urfalının elindedir”

 

Abdullah hocayı dinlerken böylesi bir tarihe sahip bir kentin neden dünyada önemli bir merkez olamayışını düşündüm. Bu biraz da bizim tarihimizden kopuk oluşumuz ve araştırma yapmamamızdan kaynaklanıyor. Oysa Urfa değil Türkiye’de dünyada bilinmesi ve görülmesi gereken ilk şehir olması gerekirdi. Bir birimizi günü birlik dedikodularla eleştirmek yerine tarihimizi yeniden ayağa kaldırmak içim kenetlememiz gerekiyor. Bu anlamda taş üstüne taş koyan herkesi can-ı gönülden destekliyorum.

 

İLGİLİSİNE

Tarih kâinâtın vicdanıdır. (Ömer Hayyam)