Şanlıurfalılar itikaf'a giriyor, İtikaf nedir?
Peygamberler şehri Şanlıurfa'nın çeşitli camilerinde Ramazan’ın son on gününde girilen İtikâf, tüm güzelliğiyle devam ediyor.
Ramazanın son on günü itikâfa girmenin müekked sünnet olması nedeniyle İslam âleminin birçok yerinde olduğu gibi Şanlıurfa'da da belirlenen camilerde itikâfa giren Müslümanlar büyük bir feyizle ibadetlerine devam ediyor.
İtikâf sünnetini yerine getirmek ve nefisleriyle baş başa kalmak isteyen Müslümanlar, Ramazan ayının 19. gününden itibaren belirlenen camilerde itikâfa girdi. Özellikle de Dergâh camisinde itikâfa giren yaşlı-genç 50 Müslümanın huşuları eksilmeden itikaf sünnetine devam ettiği görüldü.
Gündüzleri Kur’an’ı Kerim ve dini kitap okuyup, kaza, tespih namazları kılarak geçiren Müslümanlar, geceleri ise camide ibadet ederek vakitlerini değerlendiriyor. Mukabele yaparak Kur’an’ı Kerim’i okuyan itikâftakilerin zaman zaman caminin içindeki bölümlerde dinlenip, iftar ve sahurlarını gerek kendilerinin yaptıkları gerekse dışarıdan gelen yemeklerle camide yapıyorlar.
İtikafa girenlerden Mustafa Ramazanoğlu, Ramazan’ın son on gününü kadir gecesinin olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, “Ramazan ayının başı rahmet, ortası marifet sonu da Cehennem ateşinden kurtuluştur. İtikâf, daha fazla ibadete adapte olmak için, günahlardan uzak bir şekilde dünyanın meşgalesinden uzak bir şekilde ibadetle, Allah ile baş başa kalıp, ibadet etmek anlamındadır. Peygamber Efendimizin Sünneti olduğu için itikâfa giriyoruz. Burada geceleri uyumuyoruz. İbadetlerimizi yapıyoruz, mümkün mertebe fazla yemek yemiyoruz, fazla uyumuyoruz. Namazlarımızı kılıyoruz, Kur’an’ı Kerim’i mealiyle beraber okuyoruz. Buradaki bir amcamız zaman zaman bize sohbet yapıyor. Bu şekilde değerlendirmeye çalışıyoruz. Bu son on günü Kadir Gecesi bilip o şekilde değerlendirmeye çalışıyoruz.” ifadelerini kullandı.
İtikâfın Sünnet-i Kifaye olduğunu belirten Doğan amca ise, “İtikâf, Peygamber Efendimizin bir sünnetidir. Sünnet-i Kifayedir. Bir belde de birkaç kişi girmezse bütün hepsinin üzerinde mesuliyet vardır. Biz hem kendi üzerimizden bu mesuliyeti kaldırmak hem de tüm Şanlıurfa’nın mesuliyetini kaldırmak için itikâfa giriyoruz. Burada Kur’an okuyoruz, meal okuyoruz, daha sonra elimizden geldiğince kaza namazlarımızı kılıyoruz. Tesbihatlarımızı yapıyoruz, sohbet yapıyoruz, vaktimiz devamlı olarak bu şekilde geçiyor.” dedi.
İstanbul Atatürk Havaalanındaki canlı bomba saldırısı hakkında da konuşan Doğan Amca, “Biz çok üzülüyoruz. Bunlar yabancıların birer tuzağıdır. Türkiye’nin ilerlememesi için elinden geleni yapıyorlar. Türkiye’deki iç ve dış düşmanlar birleşip geri bırakmak istiyorlar. Biz Müslümanlar olarak buna çok üzülüyoruz. Gece gündüz dua ediyoruz. Ayrıca biz bu saldırıları İslam’a karşı yapılan saldırılar olarak görüyoruz.” şeklinde konuştu.
50 kişi ile birlikte itikâfa girdiklerini söyleyen diğer bir amca, “Allah için geldik itikâfa girdik. Namaz kılıyoruz, Kur’an okuyoruz ve çok şükür ibadetlerimizi yapıyoruz. Yaklaşık 50 kişi olarak itikâfa girmişiz. Allah, Muhammed Ümmetini korusun bizi kaza, bela, afet, din ve iman yoksullarından bizi korusun.” ifadelerine yer verdi.
Son olarak ismini vermek istemeyen diğer bir amca ise şöyle konuştu: “Allah’a hamd olsun bu Ramazan-ı Şerif’te onun rızası için itikâfa girdik. 2 yıldır itikâfa giriyorum. Hamd olsun Müslümanlara dua ediyoruz. Biz günahkârız, fakir ve biçareyiz. Bu Ramazan-ı Şerif’te kelime-i Tevhid'i sürekli zikrediyoruz.” (Ramazan Casuk-İLKHA)
İTİKÂF
Bir yerde bekleme, durma ve kendini orada hapsetme. Akıl bâliğ veya temyiz kudretine sahip bir müslümanın beş vakit namaz kılınan bir mescitte ibadet niyetiyle bir süre durması anlamında bir fıkıh terimi.
İtikâf, Kur'an ve sünnetle sabittir. Kur'an'da Ramazan ayının gecelerinden söz edilirken; "... Camilerde itikâfta iken de hanımlarınıza yaklaşmayın..." (el-Bakara, 2/ 187) buyurulur. Başka bir ayette itikâf ibadetinin daha önceki ümmetlerde de yapıldığına işaret edilir (bk. el-Bakara, 2/125). Hz. Peygamber'in özellikle Ramazan içinde ve Ramazanın son on gününde itikâf yaptığını bildiren çeşitli hadis-i şerifler vardır. Hz. Âîşe'nin şöyle dediği nakledilmiştir: "Resulullah (s.a.s) Ramazan'ın son on gününde itikâf yaparlardı. Bu durum vefat zamanına kadar bu şekilde devam etmiştir. Daha sonra Hz. Peygamber'in zevceleri itikâfı sürdürmüşlerdir" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 67, 129; bk. Buhârî, İ'tikâf, 1-18; Ezân, 12, 135; Hayz 10; Müslim, İ'tikâf, 1-6; Ebû Dâvud, Ramazân, 3; Savm, 77).
Ebu Hanife'ye göre içinde beş vakit namaz kılman her mescidde itikâfta bulunmak caizdir. Ebu Hanife ve İmam Mâlik'e göre itikâfın nâfile olarak en azı bir gündür. Ebû Yusuf en az süreyi, bir günün yarıdan çoğu olarak belirlerken İmam Muhammed itikâf için bir saati de yeterli bulur.
Mesciddeki itikâf erkeklere mahsustur. Kadınlar evde mescit edindikleri bir yerde itikâfta bulunabilir (ez-Zebîdî, Tecrîd-i"Sarîh, Terc. Kamil Miras, Ankara 1984, VI, 323-326).
İtikaf üçe ayrılır:
a. Vacip olan itikâf: Adak olan itikâf vaciptir. Bu, en az bir gün olur ve gündüz oruçla geçirilir. Hz. Ömer, Resulullah (s.a.s)'den, "Cahiliyye devrinde Mescid-i Haram'da bir gece itikâfta bulunmayı adamıştım; ne yapayım" diye sormuş Resulullah (s.a.s); "Adağını yerine getir" buyurmuştur (Buhârı, i'tikâf, 16; Ahmed b. Hanbel, ll, 10).
b- Sünnet olan itikâf: Ramazan'ın son on gününde itikâfa girmek sünnettir. Hz. Âîşe'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s) orucun farz kılınmasından ömrünün sonuna kadar Ramazan aylarının son on gününde itikâfa girmiştir (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 67, 129). Bir yerleşim merkezinde bulunan müslümanlardan birisi bu sünneti yerine getirirse, diğerleri üzerinden bu görev düşer. Bu duruma göre, her yerleşim birimi için itikâf sünnet-i kifâye hükmündedir. Bir kişinin bunu yapması o beldedeki diğer müslümanları sorumluluktan kurtardığı gibi Cenâb-ı Hakk'ın, itikâf yapanın ecrini diğer belde müslümanlarına da vereceği umulur.
c- Müstehab (mendub) olan itikâf: Vacip ve sünnet olan itikâfların dışında itikâfa girmek müstehabdır. Bunun belirli bir vakti yoktur. Hatta mescide giren kimse çıkıncaya kadar itikâfa niyet ederse orada kaldığı sürece itikâfta sayılır. Bu itikâfda oruç şart değildir. Bazı müctehidlerin, itikâf süresinin bir saat bile olabileceği görüsünde bulunduklarını yukarıda zikretmiştik.
İtikâfın Şartları
1- Niyet; Niyetsiz itikâf olmaz. Nezredilen itikâfda niyetin ayrıca dil ile ifade edilmesi gerekir.
2- Mescid: Erkeğin, itikafı cemaatle beş vakit namaz kılman mescidde olmalıdır. İtikâfın en faziletlisi Mescid-i Haram'da, sonra Mescid-i Nebevî'de ve sonra da Mescid-i Aksa'da olandır. Diğer mescidlerdeki fazilet cemaatin çokluğuna göre değişir.
3- Oruç: Daha önce de belirttiğimiz gibi vacip olan itikâf için oruç şarttır. Sünnet itikâf Ramazan ayında olduğu için zaten oruçlu bulunma şart vardır.
4- Temizlik: Kadınların hayız ve nifastan temiz olmaları gerekir. Cünüplük oruca mani olmadığı gibi, itikafı da bozmaz. itikâfa giren cami içinde iken ihtilâm olursa, dışarı çıkarak gusül abdesti alır ve yeniden itikâfa devam eder.
tikâfta erginlik çağına gelmiş olmak şart değildir. Bu nedenle mümeyyiz bir çocuğun itikâfı da geçerlidir.
Kadının itikâfa girebilmesi için kocasının iznini alması şarttır.
İtikâf sırasında kötü ve çirkin söz söylememek, Ramazanın son on gününü ve cemaatı kalabalık olan mescidi tercih etmek, itikâf günlerinde Kur'an, hadis, Allah'ı zikir ve ibadetle meşgul olmak ve temiz elbise giyip güzel kokular sürünmek itikâfın adabındandır.
İtikâfı bozan şeyler
a- Cinsi ilişkide bulunmak. Kur'an-ı Kerimde; "Mescidlerde itikafa çekildiğinizde kadınlarınıza yaklaşmayın " (el-Bakara, 2/187) buyurulur. Öpmek ve kucaklamak gibi şeylerden dolay inzal vaki olursa yine itikâf bozulur.
b- Herhangi bir ihtiyaç yokken mescidden dışarı çıkmak.
c- Bayılmak.
İtikâfa giren kimse mescidden ancak şer'î, zaruri ve tabiî ihtiyaçları için çıkabilir.
İtikâfa giren kimsenin bulunduğu mescidde cuma namazı kılınmıyorsa, cuma namazını kılmak üzere başka bir mescide gitmesi, küçük ve büyük abdest bozmak için mescidden dışarı çıkması tabiî bir ihtiyaçtır.
İçerisinde bulunduğu mescidden zorla çıkarılması ya da şahsı ve eşyası hakkında korkusu sebebiyle başka bir mescide taşınmak için çıkması ise zarûrî ihtiyaç sebebiyle çıkıştır.
Bunların dışında mescidden çıkmak itikâfı bozar. İtikâfda olan kimsenin yemesi, içmesi, uyuması ve ihtiyacı olan şeyleri satın alması mescidde olur (bk. İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr, İstanbul 1984, II, 440 vd.; ez-Zebîdî, a.g.e., VI, 323 vd.; Mehmed Zihnî, Ni'met-i İslâm, İstanbul 1328, s. 98 vd.).
Abdullah YÜCEL