Şanlıurfa İHH Başkanı Behçet Atila, Sednaya ve Suriye İzlenimlerini Anlattı

Şanlıurfa İHH Başkanı Behçet Atila, Sednaya ve Suriye İzlenimlerini Anlattı

SURİYE İZLENİMLERİMİZ VE SEYDNAYA

Çeşitli ziyaretler, incelemeler ve yardım çalışmalarında bulunmak üzere Suriye’ye giden Şanlıurfa İHH heyeti 3 günlük çalışmaların ardında Şanlıurfa’ya döndü ve bazı açıklamalarda bulundular.
Heyet adına Şanlıurfa İHH Başkanı Behçet Atila yaptığı açıklamada şunları kaydetti;

4 kişilik Şanlıurfa İHH heyeti olarak çeşitli ziyaretlerde, incelemelerde ve yardım çalışmalarında bulunmak üzere Suriye’ye gittik. Hama, Humus, Şam şehirleri ve yapılan zulümleri ile dünya kamuoyu gündemine gelen Seydnaya Cezaevine gittik.

Önce Hama kentinde ziyaretlerde bulunduk ve yardım dağıtımlarında bulunduk.

Hama:
2-23 Şubat 1982 tarihleri arasında yani 42 yıl önce Suriye’nin Hama kentinde büyük bir katliam yaşanmıştı. Devrik lider Beşar Esed’in babası Hafız Esed, 1982’de yaklaşık 40.000 insanı/müslümanı katletmişti/şehid etmişti.

Esad rejiminin çocuklara, yaşlılara, kadınlara ve hatta kadınların rahmindeki ceninleri katlettiği bir vahşetin yaşandığı mazlum şehrin adıdır Hama!

Kadınlarının ellerinin kesildiği,
erkeklerinin topluca öldürüldüğü şehir Hama!

Peki, bu katliamın nedeni neydi?
Müslüman Kardeşler üyelerinin Suriye’deki etkinliklerini bastırmak…

Hafız Esed’in kardeşi Rıfat Esed komutasındaki rejiminin zalim ve barbar güçleri, Şubat 1982’de 27 gün boyunca korkunç bir katliam gerçekleştirdi.

Hama şehri; havadan bombalanırken, karadan da tanklar, zırhlı araçlar ve binlerce asker tarafından kuşatıldı.

Toplar ve tanklarla; evler, camiler, hastaneler, canlılar ve cansızlar hedef alındı.

Esad ordusu, silahsız Hama halkının evlerini ağır top atışları ile vurdu, vurdukça vurdu..

Çocukların, kadınların ve yaşlıların kimilerini sopalarla, bıçaklarla, baltalarla kırdılar, sonra katlettiler.

Zalimler kana doymuyordu; sakalı yaşlıları yakarak şehid ettiler.

Dünya, katliamın dehşetini duymasın, görmesin diye basın/medya tamamen susturuldu.

•       Kadınlar öldürülüp sokaklara atıldı.

•       İnsanların gözleri oyuldu.

•       Kadınların elleri kesildi.

•       Hamile kadınların karınları deşildi ve ceninler(doğmamış bebekler öldürüldü.

•       Küçük kız çocukları kaçırılıp tecavüze uğradı.

•       Yüzlerce kadın ve kız evlerinde, sokaklarda ve erkeklerin gözleri önünde tecavüze uğradı.

•       Camilerde tecavüzler yapıldı ve camilerin hoparlörlerinden bu vahşetin seslerini halka duyurularak sindiriliyordu.

•       Ardından kadınlar öldürülüp çırılçıplak halde büyük çukurlara atıldı.

•       Çiftlik hayvanlarını dahi öldürdüler.

•       Halk zalimlerden kaçarak sığınaklara giriyordu.

•       Esad’ın şebbihaları sığınaklara girip küçük kız çocuklarını seçip alıp onları bilinmeze doğru götürüyorlardı.

•       Çoğu aile asla bir daha o kız çocuklarından haber alamadı.


27 gün sonra…

Sokağa çıkma yasağı kaldırılmış, bir kısım erkek o günü cuma namazına gitmek için evlerinden çıkmıştı. Zalim Hafız Esed’in kardeşi zalim Rıfat Esad de o gün şehri dolaşmaya çıkmıştı.

Şehirde erkeklerin olduğunu gören Rıfat Esad, tarihe geçen şu çirkef sözleri sarf etti:

 “Hama’da hâlâ erkek mi var?”

Bu sözün ardından tekrar emir verildi ve binlerce erkek toplatılarak Yeşil Mezarlık ve Sırehin Mezarlığı’na getirildi. Yaklaşık 5.000 erkek bu mezarlıklarda infaz/şehid edildi.

Manzarayı gören bazı çocuklar, ağaçlara tırmanarak katliamdan kaçmaya çalıştı.

Ancak Esad askerleri onlara da merhamet etmedi;

Çocukları öldürüp, başlarını kestiler. Kesilen çocuk başlarını ibreti âlem olsun diye de ağaç dallarına astılar.

Savunma birlikleri, Hama Merkez Hastanesi’ni ele geçirdi.

Hastanedeki ve hastaneye gelmekte olan tüm yaralıları hunharca katletti.

Hama halkı hiçbir şey yapamıyordu. İnsanlar evlerinde çaresiz ölümü bekliyorlardı.

Anneler babalar kaçırılan çocuklarının şebbihaların elinde olmaktansa bir an önce öldürülmeleri için dua ediyorlardı.


Hama soykırımında/katliamında;

•       60’tan fazla cami yıkıldı.

•       Şehrin %75’i yok edildi.

•       15 binden fazla kişi kayboldu.

•       40 binden fazla kişi hayatını kaybetti(şehid edildi).

•       Onbinlerce kişi de kaybedilmişti.

•       Kaybedilenlerin Humus çölündeki Tedmur(Palmira) Hapishanesine götürüldükleri sanılan ve daha sonra hiçbir şekilde haber alınmayan kişilerin aileleri, yakınlarının katledildiğini düşünüyorlar…

•       42 yıl önceki katliamın izleri şehirde hala vardır.

Suriye, Hama halkının acısı hiç bir acıya benzemez, bu nedenle devrimi de hiçbir devrime benzemez. Allah yardımcıları olsun.

İşte, 5 bin müslümanın şehid edildiği mezarlık olan Yeşil Mezarlığı da ziyaret ettik.
Yine aynı mezarlıkta bulunan büyük mütefekkir, müfessir, dava adamı Saîd Havvâ’nın ve 1976 yılının haziran ayında Şam'daki Mezze Askeri Cezaevi'nde işkence ile şehid edilen Mervan Hadid’in hocaları Şeyh Muhammed el-Hâmid’in kabrini ziyaret ettik.
Saîd Havvâ’nın kızı Nabiha’nın kabirlerini de ziyaret ettik.

Tırlarla gönderdiğimiz unlar Suriye içerisindeki fırınlarda ekmeğe dönüştürülüyor.
o ekmekler tırlar, kamyon ve kamyonetlerle Suriye’nin içlerinde ihtiyaç sahibi aileler dağıtılıyor. Hattap köyünde 3000 rapta ekmek dağıtımında bulunduk.

Bağışçılarımıza teşekkür eder desteklerinin devamını dileriz.

Sonra Humusu ziyaret ettik;
Şehrin genel görüntüsü, binaların yıkım ve enkazlar Gazze’yi andırıyor. 2011 de başlayan direnişi bastırmak için Suriye’nin 3.büyük şehri olan Humus’u rejim güçleri havadan ve karadan çok yoğun bir bombardımana tutulmuş. Şehirde hasar çok büyük. Her taraf molaz yığını. Buna rağmen insanlar çok sevinçliler, çarşı pazarlar tıklım tıklım ve hareketli; özgürlüğün tadını çıkarmaya çalışıyorlar.
El Şüheyda Meydanı, Hama Caddesi yanında bulunan, Halid bin Velid Camiini ziyaret ettik.
Seyfullah (Allah'ın kılıcı) olarak da bilinen efsane komutan Halid bin Welid’in(r.a.) ve oğlu Humus Valisi Abdurrahman’ın(rh.a) kabirlerini ziyaret ettik.
Humus’ta ayrıca şehid ailelerine taziye ziyaretinde bulunduk.

Harabeye dönen Humus şehri ve halkı her yönü ile desteklenmeli.

ŞAM ZİYARETİ:

Şam Ulu Cami olarak da bilinen,  Suriye'nin başkenti Şam'ın eski şehir kısmında yer alır ve dünyanın en büyük ve en eski camilerinden olan Emevi Camii’ni ziyaret edip namaz kıldık.
Şarkın en sevgili sultanı Kudüs Fatihi Selahaddin-i Eyyubi’nin kabrini ziyaret ettik.
Osmanlı’nın ilk hava şehitlerinin kabirlerini ziyaret ettik.
Şam’da ayrıca şehid ailelerine taziye ziyaretinde bulunduk.

 SEYDNAYA ZİNDANI:
Daha sonra başkent Şam'ın 30 kilometre kadar kuzeyinde, 1980'li yılların başında küçük bir kasabada kurulan hapishane İnsan hakları kuruluşlarınca "insan mezbahası" adıyla anılan Sednaya’ya gittik.
Seydnaya, çok sıkı korunan ve Beşar Esad ve Baas rejimi düşmeyinceye kadar da içinden hiç görüntü alınamayan bir zindandı.
Beşar Esad ve Baas rejinin düşmesinden beri, yakınlarından haber almayı uman Suriyeli siviller ülkenin en gizli ve en kötü şöhretli hapishanesi Sednaya'ya akın ediyorlar.
Girdiğimizde tüylerimiz ürperdi. mahkumlaı presledikleri makina, bodrumlardaki i İşkence odaları, dehlizler, zifiri karanlık ve daracık tek kişilik hücreler.
Hala çok ağır ceset kokusu vardı, maskeleri takarak girip gezebildik.
İnsanın insanlığından utandığı, cümlelerle, kelimelerle anlatılamayacak kadar kötü ve dehşet verici bir manzara ile karşıladık.
Anlatılanlara göre bu zindanda onbinlerce insan işkencelerle katledilmiş, binlercesi açlıktan vefat etmiş. Onbinlercesi ölümü beklemiş, binlerce insan ağır işkencelerde aklını yitirmiş. Say say bitmez. Girenin sağ çıkamadı, sağ çıkanın da yeniden dünyaya gelmiş kabul edildiği devasa ve sistematik işkencehaneleriyle ziyaret edenlerin bile psikolojisinin çok olumsuz etkilendiği bir dünya zindan… Unutulması mümkün değildir. Gerçekten insan mezbahasıymış.
Aman ya Rabb!
Allahım zalimleri kahreyle.
Şehid olanlara Allahtan rahmet diler, ailelerine sabrı cemil dileriz.
Hala binlerce aile yakınlarının herhangi bir izine ulaşamamış. Cezaevinin etrafında kazı ve arama çalışmaları devam ediyor.

Örneğin Seydnaya önünde bekleyen yaşlı bir annenin hikayesi;

İnsan mezbahası, işkence merkezi #Seydnaya hapishanesinden kurtulan binlerce tutuklunun arasında oğlunu arıyordu.
Maalesef yoktu, yoktu yoktu...
Arkadaşları çıkmıştı ama o oğlunu bir türlü bulamıyordu.
Bir umut! aramaya devam etti..
Olumsuz bir cevap alabileceğinden korkuyordu ama sormaktan başka da çaresi kalmamıştı.
Cesaretini toplayarak zindandan kurtulanlara oğlunu sordu..
Onlarda (inna lillah we inna ileyhi raciun) oğlun idam(şehid) edildiğini söylemek zorunda kaldılar.
Onlardan son olarak, oğlundan kalan bir hatıra istedi,
kendisine oğlunun dokunduğu son şey olan işte bu İdam Urganını(ipini) verdiler.
إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ
Suriye halkının yalnız bırakmadık ve bırakmamalıyız da. İnsani yardım dağıtımlarımız Suriye’nin birçok ili, ilçesi, beldesi ve köylerinde devam ediyor.
Destekleriniz için bağışçılarımıza çok teşekkür ederiz. Destek ve katkılarınızın devamını dileriz.

ŞANLIURFA İHH
Kuvet Türk : TR79 0020 5000 0083 2353 2000 01
Ziraat Bank.: TR70 0001 0002 5366 4937 4650 03
Açıklama kısmına; “SURİYE" yazmayı unutmayınız.