Şanlıurfa Ermenileri... (ANALİZ HABER)

Osmanlı Devletinin en sadık ve sanatkar tebaası Millet-i sadıka (sadık millet) tabirini kullandığı Ermeniler Şanlıurfa'da da önemli bir etkinliği sahiptiler.

Şanlıurfa Ermenileri... (ANALİZ HABER)

Osmanlı'nın Anadolu topraklarında başlayıp üç kıtaya yayılan hükümranlığı süresince kendilerinden en çok faydalandığı milletin Ermeniler olduğunu söylemek abartılı bir ifade sayılmaz. Ermeni kavminin içinden yetişen sanatkâr mimarlar, devlet adamları, hekimler, müzisyenler, askerler... Osmanlı medeniyetinin oluşmasında, gelişmesinde ve yerleşmesinde ciddi katkılar yapmışlardır.

ERMENİLERİ KİM KIŞKIRTTI?

600 Yıl sadık millet olarak bu topraklarda müslümalralar birlikte yaşayan ve hiç bir problem yaşatmayan ermeniler, 19. YY'da sümürgeci devletlerin kışkıtmasıyla yüzyıllarca komşu halinde yaşadığı insanlarla kavgali hale geldiler.

Fransız ihtilalinden sonra millerlerin ırki ve mezhebi yaralarını kaşıyan sümürgeci devletler Ermenileri de kışkırtarak bölgeden bir devlet olmaları için destek sözü verdiler. buna İnanan bazı ermeniler çeteleşerek isyanlar çıkardılar.

URFA OLAYLARI

Urfa'da Ermenilerden ele geçirilen silahlar.Meşrutiyetin ilanından sonra Ermeni komiteleri, Urfa'da da gönüllülerden oluşan bir örgüt kurmuşlar, Doğu Anadolu harekat alanından göç ettirilip bu bölgeye yerleştirilen Ermenileri de kandırmışlardır. Bu sırada 1895 yılındaki Urfa isyanında suçlu görülerek Tablusgarba sürülen Meşrutiyetin ilanından sonra affedilerek Türkiye'ye dönen ve kendisini papaz olarak tanıtan bir şahıs, İstanbul Emeni Patrikhanesi tarafından Urfa'ya gönderilmiştir. Bu şahıs Ermenilerin isyanını hazırlamış, onlara Türk düşmanlığı aşılamış, silah ve cephane sağlamanın önemini anlatmıştır.

Urfa'da Ermeniler'den alınan silahlar, bombalar, dinamit, dinamit fitilleri ve el bombaları.Urfa'daki Ermenilerin hazırlığına Ruslar da büyük önem vermişlerdir. Çünkü Urfa bölgesi, Doğu Anadolu'dan İskenderun doğrultusunda uzanan anayolun üzerinde bulunmaktadır. Urfa bölgesinde isyancılara sekiz on yıl yetecek ölçüde yiyecek depo edilmiştir. Van'ın Ruslar tarafından işgali; Ermeni komitacıların kışkırtma ve propagandalarına hız vermiştir. Rusların birkaç ay içerisinde Diyarbakır, Siverek üzerinden Urfa'ya geleceklerini ileri sürerek Ermenileri isyana çağırmışlardır.

İsyan hazırlıklarında en çok göze batan hususlardan birisi de, Zeytun, Sason, Bitlis, Antep bölgeleri için bir komutan emrinde kullanılmak üzere Maraş'tan Diyarbakır'dan gelen, komitacılara yerli fedailer ve asker firarilerden oluşan bir silahlı kuvvet ile su taşımak, un öğütmek, ekmek pişirmek hasta ve yaralıları bakmak, tüfek temizlemek, emir götürmek, mermi yapmak, konuşmalar yapmak için ekipler kurma başarıları olmuştur.

İsyana başlamak için uygun bir zaman beklenirken silah toplanması ve 1894 doğumluların askere alınması sırasında Zeytun, Sason, Haçin, Diyarbakır bölgelerinden kaçan Ermeni askerler de komitacılara katılınca, Urfa'ya 7.5 km. uzaklıktaki Germiş Köyünde ve 19 Ağustos 1915 Perşembe günü de Urfa merkezinde ilk isyanlar başlatılmıştır.

Urfa olayının ertesi günü Tellülebyaz-Urfa-Siverek yolunda çalışan hizmet taburunun Ermeni erleri evvelce kararlaştırdıkları gibi subayları ve Türk işçileri öldürmeye teşebbüs etmişlerse de başarılı olamamışlardır. Daha sonra Tellülebyaz-Urfa kısmında çalışan bölüğün Ermeni erler, kazma, kürek ve muhafız jandarmalardan ele geçirdikleri silahlarla Yedek Subay İbrahim Hilmi'yi şehit etmişler; dört jandarma eriyle köy muhtarını yaralamışlardır.

28 Ağustos 1915'teki bu olaydan sonra 29 Eylül 1915 tarihine kadar sükunet hakimdir. Ancak 29 Eylül 1915'te 40 el kadar tüfek atılmış, ertesi günü bu olayın sorumlularını araştırma için Ermeni mahallesine giden polis ve jandarmaya ateş edilmiş ve bir jandarma şehit olmuş, iki jandarma yaralanmıştır. Asiler Türk evlerine hücum ederek savunmaya ve saldırıya uygun olanlarını ele geçirmişler, Müslüman ailelerinden büyük-küçük 10 kadını şehit etmişlerdir.

Urfa'daki isyan, Ermeni komiteleri tarafından çok iyi planlanmış ve yönetilmiştir. Yabancı devletlerin de bu olayda ilgi ve yardımları olduğu saptanmıştır.

İsyandan sonra Ermeni çetelerinin ele başları, yine bir kolayını bularak başka bölgelere kaçmışlardır. Çatışmanın 16 Ekim 1915'te bittiği aynı tarih ve 7664 sayılı şifreyle 4. Ordu Komutanlığı'nca Başkomutanlığa arz edilmiştir.

Olayların gelişimi

Özellikle Berlin Anlaşması ile kendilerine görece özerklik sağladıklarını düşünen Ermeni komitecilerin, bu anlaşmanın Osmanlı Devleti’ni zorladığı ıslahatları yapmakta gecikmesini bahane ederek aynı yıllarda (1895 ve 1915) birçok isyan ve taşkınlık olayları gerçekleştirmişerdi. Bu süreçte Osmanlı Devleti’nin Balkan politikalarına yoğunlaşması ve Ermenilerin yoğunlukla yaşadıkları bölgelerde Rusya, İngiltere ve Amerika’nın yoğun politik ve misyonerlik çalışmaları da olayların çıkışında rol oynayan diğer etmenler olarak göze çarpmaktadır.[1]

Bu genel sebeplerin dışında Urfa’ya has olan bazı özel nedenler de söz konusuydu. Özellikle 1890 yılında yabancı devletlerin baskısı ile Hamidiye Alayları’nın kaldırılması ve Berlin Anlaşması’nın sağladığı avantaj, Ermeni çetelerini harekete geçirmişti. Bu durumun Müslüman Urfa halkı açısından endişe verici bir boyuta ulaşmış olması ve Ermenilerin bu şehri özellikle barut yapımı ve dağıtımı için merkez şehir seçmesi gibi iki önemli sebep de Urfa’da yaşanan olayların tırmanmasında kilit özellikler gösteriyordu. Zira bu endişenin haklı sebeplerinden biri de 18 Kasım 1895 tarihinde Ermeni bir ulağın tutuklanması ve Halep Ermeni Piskoposundan Urfa Ermeni Piskoposuna gönderilmek üzere yazılmış bir mektubun bulunmasıydı. Mektupta aynen şunlar yazılıydı: ‘’Zeytun’daki ihtilalcılara Osmanlı memur ve askerlerine direnebilmelerini sağlamak için barut gönderin. Barut yapabilmeleri için güherçile gönderin. Zeytun Baion’u bir ordu oluşturacak. Maraş Ermenileri savaş için istekli ve hazırlar.’’[2]


1895 Olayları

Biri 29 Ekim diğeri 28-29 Aralık tarihlerinde olmak üzere Urfa’da 1895 yılında iki defa Ermeni-Müslüman çatışması yaşandı. İlk olaylar 28 Ekim 1895 Pazar günü Urfa eşrafından ve attar esnafından Birecikli İsmail bin Mehmet’in Ermeni sarraf Boğos’u öldürmesiyle başladı.[3] Olayı haber alan Ermeniler karakol önünde toplanarak olayı soruşturmak istediyse de sonuç alamayınca karakolun penceresini kırarak karakolu işgal ederek İsmail’i dört yerinden bıçakladılar. Sonrasında jandarma ve nizamiye askerleri yetişerek daha da çoğalmış olan Ermenilerin yeni bir vukuat işlemelerine mahal vermeden İsmail’i hükümet konağına götürdü. Fakat aşırı kan kaybından İsmail hayatını kaybetti. Bu durum Müslümanlar ile Ermeniler arasında büyük bir gerginlik yarattı ve gerginlik kısa zamanda Müslüman-Ermeni çatışmasına dönüştü. Olayların büyüme ihtimaline karşı altmış kişilik askeri birliğin yeterli olamayacağı düşüncesiyle, redif kuvvetlerinden olmak üzere ikiyüz kişilik takviye birlik çağırıldı.

Karakol baskınından sonra Ermeniler, Ermeni mahallesinde daha önceden temin ettikleri silahlarla bütük bir savunma hattı oluşturup Pazartesi sabah saat beş sularında devriye gezen jandarma süvari birliklerine ateş açtı.

Ancak jandarmanın onlara ateşle karşılık vermesi üzerine çıkan çatışmalarda Müslümanlarda dört ya da beş, Ermenilerden 27 kişi hayatını kaybetti.

Olaydan bir gün sonra olay yerine ulaşan Mutasarrıf Hüseyin Paşa, Ermenilerden kendilerine yabancılar tarafından gönderilen 1800 martini tüfek ile karakol baskınında suçlu görülen yirmi Ermeni’nin teslimini istedi. Aynı şekilde Müslümanlardan da ellerindeki silahların alınacağıno aksi takdirde kendilerini himaye edemeyeceklerini bildirdi. Fakat Ermeniler silah ve suçluları teslim etmeyip Pazartesi saat bir buçuk iki civarında tekrar toplanıp çarşıya gelerek Müslümanların dükkanlarına saldırdılar. Bunun üzerine sayısız Müslüman Kürt ve Arap çarşıya gelerek Ermeni dükkanlarını yağmalamaya başladı. Mutasarrıf bu yağmaya izin vermedi ve Ermeni dükkanlarını yağmaladıkları için on beş Müslüman’ı tutuklattı. Müslümanların evleri tek tek aranarak Ermenilere ait malları kendilerine verilmek üzere toplattı.

Daha sonra direnişi bırakıp hükümet konağına sığınmak isteyen masum Ermeni kadın ve çocukları mahalleden alınarak korumaya alındı ve mahalle kuşatma altına alındı. Direnişleri 28-29 Aralık 1895 tarihine kadar devam eden Ermenilere o gün müdahale edildi. Fakat askerler Tılfındır Tepesinde toplanmış olan binlerce Müslüman’ı engelleyemedi. Çarpışmalar öğleden sonra üç buçuk gibi sona erdi ve Müslümanlar geri çekildi.

Çarpışmada birçok insan hayatını kaybetti. Olaylardan 15 gün sonra yağmalanan mallarının iadesi için Ferik Ahmet Lütfi Paşa Urfa’ya geldi ve bir komisyon kurdu. Daha önce Müslümanların evlerinden toplanmış olan Ermenilere ait çeşitli eşyalar Ermeni Kilisesine teslim edildi.[4]
1915 Olayları

Meşrutiyetin ilanından beri Ermeni Taşnak ve Hınçak Komitelerinin Urfa’da aktif gizli örgütleri vardı. Kirakos Derdzakian ve Karabet Kardashian gizli bir örgüt kurup Urfa isyanı için para ve silah toplamaya başladılar.[5] Bu isimler, özellikle 1909 Adana Olayları sonrasında, isyana karşı bir tavır sergileyen Urfa Apostolik Kilisesi Papazı Vardepet Artavazd Kalenderian’a baskılar yaptılar. Başlangıçta bu komiteye direnen Kalenderian, sonrasında baskılara direnemedi ve isyana yeşil ışık yaktı.[6] İsyan hazırlıkları sürerken misyonerler ve yabancı görevliler de boş durmadı. Doğu Misyonu’na ait Alman Hastanesi görevlilerinden Bruno ve Franz Eckart kardeşler isyan başladığı zaman fabrikada çalışan Ermeni işçileri silahlandırdı.[7] Bir diğer isim olan Jakob Kunzler ise Kalenderian’ın isteği üzerine Alman, Amerikan ve Avusturya Konsolosluklarına haberler iletiyordu.[8] Ayrıca Rus İşgali haberleri de Ermeni çetecileri morallendirmek için papaz ve misyonerler tarafından kullanılan başka bir yöntemdi. Urfa İsyanı süresince Papaz Sogomon, Rusların Diyarbakır’a varmış olduklarını, iki gün içinde Urfa’ya varacaklarına dair yalan haberler uyduruyordu.[9]

Savaşın başlamasıyla Ermeniler her pazar ayininde olası bir Osmanlı yenilgisi durumunda ne yapacaklarını konuşuyorlardı. Kadınlar din değiştirmeye meyyal olsalar da erkekler bunu hiç istemediler. Bu konuda en ısrarcı kişi daha sonra isyana liderlik de yapacak olan Mıgırdıç Yodnaghperian’dı.[10]

19 Ağustos 1915 tarihinde başlayan isyanla birlikte Papaz Sogomon’ın isteği ve Mıgırdıç’ın emriyle Ermeniler mahallelerinde barikatlar inşa etmeye başladılar. 29 Eylül’e kadar süren barikat kurmalar Türk mahallesine bakan pencerelere kum torbaları doldurulması ile son buldu. İlk kıvılcım 29 Eylül gecesi Kilise sokağındaki Sandırcıyan’ların evinden kırk el silah sıkılması ile başladı.[11]

Olayı incelemek üzere ertesi sabah jandarmalar mezkur eve geldi, evin kapıları ve pencereleri kapalı olduğu için jandarmalardan üçü evin damından içeri girmeleri ile vurulmaları bir oldu. Bir jandarma olay yerinde öldü, diğer ikisi yaralı halde kurtarıldı. Bir anda Kilise çanları çalmaya başladı ve Ermeni türküleri Mıgırdıç ve arkadaşları tarafından söylenmeye başlandı. Mıgırdıç ve arkadaşları orada bulunan jandarmaları etkisiz hale getirdikten sonra mahallenn yakınında stratejik öneme sahip birkaç Müslüman evini ele geçirdi ve direnenlerden on kadını öldürdü.[12]

Bir sonraki gün Türklerin saldıracağı çok açık olduğundan Ermeniler yeni önelemler alarak savunmayı güçlendirdiler. Bu arada Mutasarrıf Ali Haydar Bey Ermenilere bir mektup yazarak isyan etmemelerini istedi ve Süryani bir elçi ile mahalleye gönderildi fakat Mıgırdıç’ın yazdığı cevaptaki ifadeleri fazlasıyla kesindi: Şerefl Ali Haydar Bey, bu kadar tutuklama ve ölümden sonra size ve Hükümetinize güvenimiz kalmadı. Hükümetiniz Ermenileri çöllerde koyun gibi katliama tabi tutuyor. Artık Hükümetinizin dediğini yapmayacağız. Urfa Ermenileri kendi memleketlerinde son adam ve son kurşuna kadar ölmeye hazırlar.[13]

Bu mektup üzerine IV. Ordu Kumandanlığına haberler gönderildi ve Kumandan Vekili Fahri Paşa iki günlük yolculuğa koyuldu. Urfa’ya yakın birlikler de bölgeye sevk edildi. Bu arada polis ve jandarmanın azlığı nedeniyle bölgeye toplanan gönüllüler Ermeni mahallesine girmek istediler. 1 Ekim sabahı büyük bir kalabalık Su Meydanı, Alman Halı Fabrikası ve Balıklı Göl tarafından mahalleye hücum etti. İlk zafer Ermenilerin oldu. Çoğu deneyimsiz ve silahsız güruhtan 450 kadar kişi öldü ve Ermeniler saldırıdan sonra evlerine geri çekildiler. Mıgırdıç tüm mahalledeki siperleri gezdi, din adamları rehavete yahut ümitsizliğe kapılanları cesaretlendiren konuşmalar yaptılar. İki gece sonra Türklerden bir göbüllü grup Tempe bölgesinden bir kiliseyi ele geçirmeyi başardı. Bunun üzerine Mıgırdıç bombalı bir grubu gizlice kilisenin damına gönderdi ve iki ateş arasında sıkışmış durumda olan Türklerin üzerine bombalar atıldı. Sabaha doğru yüz kadar Türk olduğu tespit edilmişti. Bu savunmaların ardından bölgeye 3 Ekim Perşembe sabahı iki topla Balıklıgöl tarafından top atışı başlatan Türkler, gece de açılan yarıktan içeri girmeye kara verdiler fakat aynı planla Ermeniler yine çatılardan açılan ateşle 100 kadar Müslümanı öldürdü. 4 Ekim günü ortalık ölüm sessizliğine bürünmüştü. Türk tarafı saldırılara ara verip top atışları yaparak Fahri Paşa’yı bekleme kararı aldı. 6 Ekim günü topçuların gelmesiyle büyük sevinç yaşayan halkın sevinci yarım kaldı. Çünkü Kör Sako isimli çeteci ile dört arkadaşı kalabalığın arasına karışmışlar ve topçu subaylara suikast girişiminde bulundular. Toplardan birinin anahtarını bozabildiler ve gerisingeri Ermeni mahallesine geri kaçtılar. Bir sonraki gün Fahri Paşa ile Mıgırdiç mevziler arasında birbirlerine seslenerek görüştüler. Bu görüşme de olumsuz sonuçlanınca aynı günün ogle vaktine doğru toplara atış emir verildi. 8 Ekim günü Mıgırdiç ve arkadaşları Türk askeri kıyafetleri giyerek gece vakti bir suikast düzenlediler ve askerleri bir süre daha durdurdular. 10 Ekim gününe kadar çatışmalar devam etti ve 11 Ekim günü çatışmalara bir gün ara verildi. 13 Ekim günü tekrar başlayan çatışmalar 16 Ekim’e kadar devam etti ve en sonunda kadınlar ve çocuklar Osmanlı yetkililerine teslim edilerek isyan bastırıldı.[14]


KAYNAKLAR:
Sakarya, Em. Tümg. İhsan-; Belgelerle Ermeni Sorunu, Gnkur. Basımevi, Ankara 1984, s. 240-243


    · Yıldırım, Dr. Hüsamettin, “Ermeni İddiaları ve Gerçekler”, Ankara  Can Yayınları Basım Yılı 1996
    ‘Türk – Ermeni İlişkileri’, “Ermeni Sorunu: İddialar Gerçekler”, www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/iliskiler/index.html, erişim: 10.08.2011
    “Geçmişten Günümüze Ermeniler ve Türk Ermeni İlişkileri” konulu konferans metni http://www.ermenihaber.am/soykirim/gecmisten-gunumuze-ermeniler-ve-turk-ermeni-iliskileri-konulu-konferansi/ erişim: 09.08.2011
    Nedret Ebcim “Sözde Ermeni Soykırımı” Türksolu Dergisi  - 04.07.2005 sayı : 84
    · “Türk Ermeni ilişkilerinin dünü ve bugünü” Temmuz 2005 Anadolu Dergisi Sayı 32 www.anadolu.eu/ermeni/ermeni.html , erişim : 09.08.2011

www.balikligol.com Foto Arşivi: Yasin KÜÇÜK