Şanlıurfa Barosu başkanından açıklama
Şanlıurfa Barosu Başkanı Av.Abdullah ÖNCEL, son günlerde bağımsız yargının kurucu unsuru olan hak savunucusu avukata, kişi ve kurumlar nezdinde ciddi manada baskı ve yıldırma odaklı tutum ve davranışlar sergilendiğini belirterek, "savunma mesleğinin ezeli temsilcisi avukatın, savunma hakkını ebedi olarak haykırmaya devam edeceği yolundaki azim ve inancımızı kamuoyu ile paylaşıyorum" dedi.
KAMUOYUNA
Malum olunduğu üzere; yargı kurumu bir devletin temel erki ve en önemli yapı taşlarından biridir. Yasama ve Yürütme’den bağımsız olmakla da, kamu idaresi dışında kendi başına bir iradeye sahip ve gücünü kendi tarafsız dinamiklerinden alan yargı erkinin varlığı, toplumun huzur ve sükunu için olmazsa olmazdır.
Bu anlamda, hakim ve savcılarla birlikte yargı erkinin kurucu unsurlarından biri de avukattır. Savunma mesleğinin asli temsilcisi olan avukatların da bu görevlerini yaparlarken bağımsızlık ve tarafsızlık unsurları açısından zorlayıcı etkilerle karşılaşmaması gerektiği de yine yargı erkinin özgün yapısından kaynaklanmaktadır.
Hal böyleyken; son günlerde bağımsız yargının kurucu unsuru olan hak savunucusu avukata, kişi ve kurumlar nezdinde ciddi manada baskı ve yıldırma odaklı tutum ve davranışlar sergilendiği, gerek savunma mesleğinin yapılması noktasında gerekse insani olarak avukatı dışlayıcı bir dil kullanıldığı tarafımızdan esefle müşahade edilmektedir. Maalesef ki, bu tarz tutumların özellikle yargı faaliyetlerinin yürütümü dolayısıyla meslektaşlarımız saydığımız hakim, savcı ve kolluk mensupları tarafından yoğun olarak sergilenmesi kabul edilebilir bir durum değildir.
Bilhassa son iki ay içerisinde avukata yönelik hak ihlallerine örnek vermek gerekirse; bir meslektaşımız, tanık olarak ifadesinin alınmak istenmesi üzerine cebren karakola götürülmüş ve geç saatlere kadar adeta gözaltında imiş gibi muameleye maruz bırakılmıştır. Bunun yanı sıra başka bir meslektaşımızın aracı zorla aranmak istenmiştir. Geçtiğimiz haftalarda iki meslektaşımız sorgu hakimliğinde savunma yaparken; hakim, terör örgütü propagandası yaptıklarını söyleyerek savunmalarını kesmiş ve haklarında suç duyurusu kararı almıştır. Yine birkaç hafta önce bir meslektaşımız yolda yürürken polislerce durdurulmuş, avukat kimliğini göstermesine rağmen hakkında tutanak tutulmak istenmiş, buna karşı kendisini ifade etmeye çalışan meslektaşımız çarşının göbeğinde “pasif direniş” gerekçesiyle ters kelepçe yapılarak polis şiddetine maruz kalmış,sözlü hakaretler eşliğinde hukuksuz bir şekilde karga tulumba karakola götürülmüş ve gecenin bir yarısına kadar ifadesi alınmak üzere karakolda tutulmuştur.
Tüm bunların yanı sıra, avukat soruşturma sürecinde müvekkilleri ile ilgili hiçbir şekilde dosyadan malumat alamamakta, neyle suçlanıldığı, hatta ve hatta soruşturma numarası dahi avukata karşı savcılıklarca gizli tutulmaktadır. En tabi hakkı olan dosya inceleme talebi karşısında avukattan hukuka aykırı olarak kimlik fotokopisini vermesi istenmekte, çoğu zaman da zaten dosya inceleme hakkı savcılıklarca engellenmektedir. Ayrıca TEM şube başta olmak üzere birçok kolluk makamında avukat müvekkili ile görüştürülmemekte, avukatının hukuksal yardımına en muhtaç anında şüpheliler keyfi olarak savunma hakkından mahrum bırakılmaktadırlar. Tüm bu uygulamalar, savunma hakkının anayasal düzeyde teminat altına alındığı, hukuk devleti ilkesinin öncelikli olarak benimsendiği modern bir hukuk devletinin gereklerine yakışmamaktadır. Ayrıca,birçok meslektaşımızın sırf mesleklerini yapmaları dolayısıyla soruşturulduğu, tutuklandığı ve tecziye edildiği de tarafımızdan teessürle müşahade edilmekte ve bu durum da savunma makamı olarak elbette ki kabul edebileceğimiz bir durum değildir.
Bilinmesini isteriz ki, kanunun öngördüğü usul dışına çıkılmak suretiyle avukata yakalama veya gözaltı yapılması mümkün değildir. Bu konuda avukatlar, hakim ve savcıların tabi olduğu yasal usule tabidir. Hele ki bunu, “pasif direniş gösterdi” gibi anlamsız bir gerekçeye sığdırmak hukuka ve ahlaka da sığmamaktadır. Bunun dışında, avukat duruşma salonunda müvekkilinin hakkını savunduğu esnada, yani savunma mesleğini icra ederken, kendisine örgüt propagandası gibi ağır bir suç izafe edilmesi her şeyden önce yargının kurucu unsuru olan avukatlık makamına büyük bir hakarettir. Zira avukat savunma yaparken, sosyal, siyasal, tarihi, kültürel, coğrafi birçok unsurdan ve bilgiden gayet tabi yararlanabilir. Avukatın konuşmalarının soruşturmaya konu edilmesi yargının bağımsızlığına müdahale olmakla birlikte, savunma hakkının da ayaklar altına alınmasıdır. Yeryüzündeki en önemli hak olan savunma hakkının, böyle ağır ve çirkin bir iddiaya dönüştürülmesi meslek onurumuzu zedelemiştir. Avukata yönelik mezkur hak ihlallerine ilişkin, adli ve idari başvuru süreçlerinin ivedilikle başlatıldığını da önemle ifade etmek isteriz.
Unutulmamalıdır ki; toplumu bir arada tutan değerlerin bütünü hak ve adalet kavramlarından mürekkebtir. Avukat ise hak ve adaletin en önemli mümessili, haksızlığa karşı herkesin ihtiyaç duyduğu “kötü gün dostu”dur. Avukat görevini yaparken, kimseye emir vermediği gibi kimse de avukata emir ve talimat vermek yetkisine sahip değildir. Avukat, yargı kurumunun ve sair tüm kurumların mensuplarına azami saygı göstermekle birlikte, kendisine de görevini yaparken saygı gösterilmesini beklemektedir. Hal böyleyken, savunma mesleğinin ezeli temsilcisi avukatın, savunma hakkını ebedi olarak haykırmaya devam edeceği yolundaki azim ve inancımızı kamuoyu ile paylaşıyor, herkese teşekkür ediyoruz.