Anlının Sessiz Sürgün adlı romanı çıktı
Şanlıurfalı yazar Yazar Halil ANLInın Sessiz Sürgün adlı romanı çıkTI.
SONKİTAP yayınlarından çıkacak roman, yazar ANLInın bir yıllık çalışmasının ürünü. Şairde yaşayan ve Şairde oturan iki ses ve kelam sanatçısının hem rekabetlerinin hem de aşklarının anlatıldığı Sessiz Sürgün romanı, 1 Ekimden itibaren tüm kitapçılardan temin edebilirsiniz.
Şairlerin, sese yön veren sanatkarların ve kendilerini sesin izini bulmaya adamış ozanların büyülü dünyalarının anlatıldığı romanda, Hz. İbrahim ile Nimrod arasındaki öykü, Şairli bir Dengbejin dilinden aktarılıyor.
Öte yandan İbrahim Peygamberin izinin sürüldüğü, onun kim olabileceği, en güzel tanrı heykellerini yapan Azerin uslup ve yorumunun irdelendiği, Sivrisinek simgesi ve ses sanatçıları arasında yaşanan Kim, sesi daha iyi taklit eder ve gördüğü sesi kim daha gerçeğe yakın yorumlar tartışmasının yaşandığı bu romanda, iki ses sanatçısının inatçı, tutarsız ve aynı zamanda karşılıksız aşkları anlatılıyor.
Birbirinden bağımsız şekilde gelişen roman, birini takip eden paralel kurgular, fantastik edebiyatın örnekleri... Daha çok soyutlama üstünde duran Yazar Halil ANLI, olayları Şairli Dengbejlerin dilinden aktarıyor ve bu dile kendince Kelam Dili diyor. Bu kelam dilini de romana uyarladığını ifade ediyor.
Roman bir birine paralel iki farklı konu üstünde gelişse de İbrahim Peygamber ile Nemrutun hikayesinde seçilen baş kahramanı da bir Sivrisinek olması tuhaf karşılanabilir! Nimrodun genzinde yolculuk eden Sivrisineğin, iç dünyasının ve iç konuşmalarının aktarıldığı bölümlerde, Sivrisinek romanda bir kadın kahraman olarak karşımıza çıkıyor.
Romanda, Azer ile Hz. İbrahim arasında yaşanan diyaloglarda, dişi ve erkek tanrıların sorgulandığı bölümlerde, tatmin olmayan Azerin başvurduğu yollar anlatılıyor. Azerin ilk kez karşılaşılaştığı yeni bir tanrı anlayışı; dişi ve erkek tanrı imgesinden farklı ve öte olma durumu, bir kıskançlığı da beraberinde getiriyor.
Sessiz Sürgün romanı, kendi içinde bir tartışmayı da beraberinde getiriyor. Romanda genel çerçevesiyi aşk alsa da aslında iki şairin bitmez tükenmez inadı ve şairler için inmiş olan Şuara-Şairler Süresinde tanımlanan bir kısım şairlerin eleştirilmesi! Diğer tarafta ise bahse mevzu olan gerçek şairler ile Halüsinasyon şairleri arasındaki çatışmanın nedeni? ANLI da bu çatışmayı, gerçek ile gerçek olmayan şiiri adeta körükleyip kendi içinde tutarsız ve çelişkili bir hayat süren roman kahramanının üstünde gösteriyor. Şimdiye kadar pek farkedilmeyen Dengbelik ve Stranbejlik kültürünü bir nebze olsun tanıtmak istediğini beyan eden ANLI, bir de din ile mitoloji arasındaki uslup farkına dikkat çekiyor?
ANLI; Bu roman, mitoloji ile din arasındaki yakınlığı anlatıyor. Din mi mitlerin yoksa mitler mi dinlerin kaynağı tartışması, sonuç alınmamak için yapılan bir tartışma gibi geliyor bana. Çünkü mitlerin dili ile dinlerin dili arasında bir ayrılık yok. İkisi arasındaki fark, bir olayı anlatıp tarif ederken kullanılan simge ve sembol seçimi. Geçmişte yaşanan kozmik bir olayı, taraflar kendi uslup ve hayal gücüyle tarif ederler. Hem dinlerin hem de mitlerin resmi dili; Sembolizmdir. Bu noktada bütün dinler, mitlere kaynaklık eder. Bütün inanışlar da mitlere. Evrensel tanrı inancı, peygamberler geleneğinin bir sonucu ve bu sonuç bütün mitlerin yükselmek istediği bir hayaldi. Mitler insanlık hafızasından silinmez. Şimdi ki dünya, dünkü dünyadan farklı değil. Mitler günümüzde bile vazgeçilmez bir öğe, özellikle siyaset ve politika sahnesinde kullanılan en önemi öğe mitlerdir. Bundan vazgeçiş neredeyse imkansızdır diyor.
İLK MECLİSİMİZE GİRİŞ
1: DENGBEJ
2: STRANBEJ
3: SİVRİSİNEK FASLI
4: ŞAİRLİ DENGBEJLER
5: DOĞU MECLİSLERİ
6: NİMROD
7: ŞAİRLİ CİNLER
SON MECLİSİMİZDEN ÇIKIŞ
Gibi romanın bölümlerden seçtiğimiz kısa parafları sizinle paylaşalım istedik.
(
)
Dengbejim Şair halkındandır, Şairde yaşar ve muhtemelen Şairde ölü bulunur. Onlar, gün boyunca yalın ayak dolaşırlar. Hayatları boyunca da sesin izini takip ederler. Bilmiyorum, Dengbejlerimin bir kısmı lal mı oldu, bir kısmı kör mü oldu, en bilge olanları da kül mü oldu? Bilmiyorum işte! Sesi görenler kör, sese erenler lal, sese (aşka) kavuşanlar da kül oluveriyormuş? Peki, bana ne olacak?
(
)
Bütün meclislerin en iyi ağlayanı ile bütün meclislerin en güleç kadını? Bahsettiğim o kadın, bölgenin bütün taziyelerinde herkese ağlatmayı öğretir ve yine aynı kadın bütün düğünlerde şenlik tepsisini damat adayının üstünde gezdirirken, herkese nasıl gülmesi gerektiğini ve nasıl neşeli olunması gerektiğini gösterirdi. O bir Stranbejdi. Kadın ozandı. Ondan bana taşan sesi gördükten sonra onlarca gün sürgün yaşadım. O; karasız, huzursuz, asi mücrim biriydi. Hırsı, öfkesi, heyecanı sadece yanağına yansırdı.
(
)
O tınıya, o sese, o kelama tanık olduktan sonra, Onun bilgisi kalbime düştükten sonra artık ben diğer sivrisinek arkadaşlarım gibi davranamazdım. Hiçbirşeyden habersiz olan ben, yola çıktım. Herşeyi yolda öğrenecektim
(
)
Oğlum İbrahimle konuştuktan sonra onun tarif ettiği tanrının heykelini yapamayacağıma karar verdim? Çünkü oğlumun tanrısının yüzü yoktu. Heryerde olan birinin resmi, taşa nakşedilemezdi! Böylece bölgenin en iyi tanrısını yapan ben, ileri giden oğlumuzu kıskandık. Onun başına müthiş işler getirdik?
Vs
Son olarak, Mezopotamya halklarının; sıra gecelerini, meclislerini, divanlarını, odalarını, yatılı kalınan davetlerini, klasik İslam motifine göre harmanlayıp şarkın sanat hayatını bir izlenimle anlatmaya gayret ettiğini belirten ANLI, ses sanatçıları arasındaki rekabetin ve en iyi kelam söyleyen şairlerin evi olan Şehr-i Urfayı, efsanevi bir sentezle aktarmaya çalıştığını da ifa ediyor.
1 Ekimden itibaren tüm kitapçılarda yerini alacak olan SESSİZ SÜRGÜN romanı, daha şimdiden merak konusu oldu ve bu ilginç roman okuyucusunu bekleyecek.