ŞANLIURFA’DA SURİYE’Lİ AMELELER

ŞANLIURFA’DA SURİYE’Lİ AMELELER

Bir dostumla görüşmek üzere bir inşaata gitmiştim. İnşaatta dolaşırken, Türkçe konuşmasını beceremeyen ve el yordamıyla usta ile konuşmaya çalışan bazı ameleler gördüm. Sorduğumda Suriye’den gelen ameleler olduklarını ve ancak inşaatta iş buabildiklerini bana söylediler. Vatanlarını,  evlerini, barklarını, hatta servetlerini bile bırakıp bize sığınmış olan bu insanlara acıdım. Ama “Neyse ki, bir iş bulup çalışabiliyorlar. Bu da sevindirici” dedim ve onlarla konuşmaya başladım. Suriye’den gelen amelelerin bir kısmı öğretmen, bir kısmı mühendis, hatta Üniversitede araştırma görevlisi olanlar bile vardır.

Yevmiyelerini sordum; yerli amelelere göre daha aşağı ir ücretle çalıştırıldıklarını söylediler. Yani Şanlıurfa yerlisi olan bir amelenin yevmiyesi 75 Lira iken Suriyeli amele 25 Liraya çalıştırılıyor. Doğrusu, işi bilmeyen veya işe yeni başlamış bir acemi amelenin yevmiyesinin, yıllardır bu işi yapan usta bir ameleyle aynı olması beklenemez. Ancak iki yevmiye arasındaki farkın üç kat olması, hiçbir insaf düsturuyla izah edilemez. Bunun adı, insanların zor durumda kalışlarından istifade ederek onların emeğini sömürmektir.

Herkes bilir ki, Şanlıurfa’da ve diğer vilayetlerimizde Suriye’den gelen çok sayıda mülteci bulunmaktadır. Bu insanlar vatanlarını, evlerini ve tüm servetlerini bırakıp Türkiye’ye sığınmışlardır. Çadır kentlerde yaşayanlara dikkatle baktığımız zaman sığınmacıların ekseriyetle yaşlı erkekler, kadın ve çocuklardan oluştuklarını görüyoruz. Ailelerin gençleri Hür Suriye ordusunda savaşıyorlar.

Sığınmacılar, Suriye iç savaşının çok kısa süreceğini ve BM yetkililerinin bu sorunu en geç bir yıl içinde çözebileceğini umuyorlardı.  Çadır kentlerde yaşayanların her türlü maddi imkânları ve sağlık koşulları hükümet tarafından temin edilmektedir. Ancak hükümet yetkililerine, “Biz kent içinde ev kiralayıp yaşayabiliriz. Bunu sağlayacak paramız vardır.” diyenlere çadır kent dışına çıkma imkânı da veriliyor. Ne yazık ki, insanoğlunun olduğu her yerde sahtecilik de kendisini gösteriyor. Bu yüzden, “Ev kiralayabiliriz” diyerek çadır kentlerden çıkanların bir kısmı dilencilikle hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Bu durum hoş olmayan bir görüntü oluşturuyor. Belki de Suriyeli sığınmacıların dışa yansıyan en çirkin görüntüsü de budur.

Maddi durumu iyi olanlara gelince, savaşın uzun sürmesiyle birlikte bu insanlar, yanlarında getirebildikleri parayı bitirdiler. Sığınmacılarla birlikte Şanlıurfa’da ev kiralarının tavan yapması üzerine, İlk başlarda ayrı ayrı evlerde oturmaya başlayan Suriyeli aileler, paralar azalmaya başlayınca bir tek evde kalmaya başladılar. Bazen büyük baba, büyük anne, baba, amcalardan ve torunlardan oluşan 20 kişilik büyük aileler bir evde yaşıyorlar.  İşte paraları biten ve zor durumda kalan Suriyeliler inşaatlarda çalışmaya başladılar. Fakat bazı insafsız müteahhitler, onların zor durumda kalmalarından istifade ederek hem zor işlerde hem düşük yevmiyelerle onları çalıştırıyorlar. Bu durum ahlakî olmadığı gibi yasal da değildir. Umarım müteahhitler insafa gelir de zaten mağdur olan bu insanları daha da mağdur etmezler.