Akşam gazetesinden Burcu Bulut'un Cengiz Çandar'la röportajı...
Cengiz Çandar, son KCK operasyonunu değerlendirdi: Şu ana kadar yapılan en etkili operasyon. Devlet, şu anda İmralı ile Kandil arasında hiçbir bağlantıya imkan tanımamakta kararlı. Bunun PKK'ya çok bir ağır hasar vereceğini sanıyorum. Epey dramatik sonuçlara gebe
Kürt sorunununda yeni bir yol haritası tartışması sürerken Irak Kürt Yönetim Lideri Mesud Barzani ile bizzat görüşen gazeteci Cengiz Çandar'a son KCK operasyonunun ve Barzani'nin çantasında neler olduğunu sorduk.
- Öcalan'ın avukatlarını da kapsayan son KCK operasyonunu nasıl okuyorsunuz?
Bu bence, bugüne dek yapılan en etkili operasyon. Devletin şu sırada İmralı ile Kandil arasında hiçbir bağlantıya kesin olarak imkan tanımamakta kararlı olduğunu gösteriyor. Amaç bağlantıyı kesmek. Bu yöntem PKK'nın kolunu kanadını, geri dönülemeyecek biçimde kırmayı tasarlıyor. Son operasyonun PKK'ya çok ağır bir hasar vereceğini sanıyorum. Epey dramatik sonuçlara da gebe.
- PKK terörü olmasa Kürt sorunu da kabul edilmeyecekti gibi bir görüş de var...
Türkiye'de bırakın Kürt sorununun varlığı, Kürt varlığı bile kabul edilmedi. İnkar edildi ve asimilasyonist politikalar güdüldü. Geldiğimiz noktada 'kimi PKK silahlı mücadele başlattığı için oldu, kimi de başlamasa yine olurdu' diyor. Olur muydu bilmiyoruz ve hiçbir zaman da bilemeyeceğiz. Çünkü Kürt isyanları PKK'dan önce de vardı. Şeyh Sait, Dersim, Ağrı Dağı, Sason...
DERSİM, DEĞERLİ BİR ADIM
- Başbakan'ın Dersim'le ilgili konuşması için ne diyeceksiniz?
Dersim'deki katliam ve tarihimizin acı sayfalarıyla yüzleşmek konusunda tarihi bir adım atıldı. Başbakan arşivlerden Dersim trajedisini ortaya koydu ve 'devlet' olarak özür diledi. Bu kutlanması gereken çok değerli bir adım, özellikle Kürt sorununun çözüm süreci açısından...
- 'PKK'nın yerinde olsam silah bırakmazdım' dediniz. Hükümete 'işinizi doğru yapmalıydınız' mı demek istiyorsunuz?
O sözü cımbızla çekip beni cadı kazanına atmak istediler. Oysaki o cümlenin üstü ve altı var. Silahları susturmakla, silahları bırakmak aynı şey değildir! Kuzey İrlanda tecrübesinden yola çıkarak, 'İrlanda'da silahlar sustu, anlaşmaya varıldı ama IRA'nın silah bırakmasıve ortadan kalkması anlaşmadan 9 yıl sonra gerçekleşti' dedim. Bu sözüm tamamıyla saptırıldı ve kötü amaçla kullanıldı.
- Hükümetin Kürt sorununa dair izlediği yolu nasıl buluyorsunuz?
Başbakan, ABD Başkanı Bush'u hatırlatır biçimde 'benden olmayan bana karşıdır' diyerek bütün grileri yok eden siyah-beyaz bir ayırım koydu. Dolayısıyla bugün 'KCK operasyonlarına karşı çıkan teröre hizmet ediyordur' diye düşünüyor. Çünkü onun için KCK eşittir PKK. Bu de ya hükümetin yanında saf tutacaksın ya da ona karşı olacaksın demek! Sakat bir yaklaşım. Bu yaklaşımla Türkiye bir adım ilerleyemez. Ülkedeki demokratik iklim zehirlenir ve ifade özgürlüğü üzerine bir baskı ortamı oluşur. Ama hükümetin şu anda benimsediği pozisyon, PKK'nın dağdaki yönetiminin pozisyonuyla müthiş örtüşüyor.
- PKK neden böyle yapsın?
Bu savaş seçimlerden önce alınmış bir karar! Başlatan da PKK oldu. Varsayalım ki PKK silahları susturdu ve 'PKK zarar gördü diye bu kararı aldı' şeklinde propagandalar yapıldı. Bu hiç önemli değil. Çünkü PKK'nın silahları kayıtsız ve şartsız susturduğunu ilan etmesi ve siyasi çözüm için pozisyon alması durumunu bir kere imaj olarak güçlendirir. Bunu yapmadıkları sürece kaybedecekler.
- Peki PKK'nın silah susturması, onlar için teslim olmakla aynı anlama gelmiyor mu?
Silahları susturduklarını zaman bu PKK açısından teslimiyet olmaz. Çünkü Talabani ve Barzani hem kendileri hem de Türk hükümetiyle görüşüyor. Onlar Türk hükümetine PKK'nın bu kararının ürün verebilmesi bakımından bir şeyler söyleyeceklerdir. Fakat önce bu iklimin düzelmesi lazım.
- Demokratik özerklik bugün tanınmış olsaydı PKK silahları bırakır mıydı?
Demokratik özerklik tartışmaları bana şu anda meleklerin cinsiyetinin tartışılması gibi geliyor. Bu hareketin lider kadrolarının büyük bölümünün karargahı Türkiye toprakları dışında. Liderleri de İmralı'da ağırlaştırılmış müebbet cezasıyla hapiste! Demokratik özerklik verilse dahi kim hayata geçirecek bunu o zaman? Tamamıyla ütopik bir istek.
Örgüt siyasi bir aktör
- KCK tutuklamaları hükümet için ne ifade ediyor sizce?
PKK, siyasi bir aktör ama Türkiye'de bilinen hali 'bir terör örgütü olarak silahlı eylemler yapan ve yönetim kadrosu Türkiye toprakları dışında olan bir askeri yapılanma' Türkiye'deki siyasi görüntüsü ise BDP. BDP ve PKK arasındaysa organik bağ var. Kocası dağda yasa dışı yer alıyor, karısı parlamentoda görev üstleniyor. Baba belediye başkanı, oğlu dağda gerilla. Dolayısıyla KCK dediğiniz şehir örgütlenmesinde tutuklamalar da BDP üyelerine oluyor. Başka çaresi de yok zaten.
- ABD, Irak'tan çekildikten sonra ne olur?
Amerika'nın Irak'tan çekilmesiyle Suriye'deki durumun alacağı yön birbirlerini etkiyecek, hatta iç içe geçecek. Türkiye'yi de etkileyecek. PKK şu andaki güçler konstellasyonunda İran ve Suriye ekseni üzerinde. O pistte dans eder bir görüntüde. Ama o pist kayba doğru gidiyor. PKK'nın dezavantajı var. O yüzden de Türkiye'deki siyaset sistematiğinin içine bugünkü görüntüsünden farklı bir görüntüyle girmesi çok önemli.
- 'Bu savaşı İran ve Suriye kaybederse, PKK da kaybeder' diyorsunuz. Bu durum nasıl bir sonuca yol açar?
PKK sadece örgüt değil, Türkiye Kürtlerinin en canlı bölümünün de ruhu. PKK yenilgiye uğrarsa, bu durum Kürt sorununu çözmez, çözümü erteler ve zorlaştırır. Bu yüzden PKK'ya 'Ne yap et, Türkiye'deki sistematiğin içine gir. Yoksa sadece kendin kaybetmekle kalmayacaksın, Kürt halkına da büyük zararlar vereceksin' denilmesi gerekir.
İbre BDP'yi değil AKP'yi gösteriyor
- Talabani ve Barzani silahların susması için PKK ile yakın vadede temasa geçer mi?
Ben zaten şu anda olduğu kanısındayım. Nitekim Barzani'nin yaşadığı yer de olan Selahaddin'de, bir toplantı yapıldı. PKK liderleri de Türkiye'ye 'Öcalan'a yönelik geliştirilen tecrit kaldırılsın tekrar ilişki mekanizması kurulsun' mesajı gönderdiler. Yani Barzani'nin PKK ile temasa geçtiğini söylemek mümkün.
- Bugün Talabani ve Barzani arasındaki ilişki nasıl tam olarak?
Irak'ın federal yapısı içinde çözülmemiş sorunlar var. Nasıl çözüleceğine dair Irak anayasasında hükümler var fakat o yasalar yürümüyor. Böyle bir sorunlu ortamda Kürtler kendi aralarındaki çelişkileri öne çıkartmamak konusunda anlaştılar. Bir de zaman içinde de giderek ortak pozisyona geldiler, yakınlaştılar.
- Irak Kürt yönetim liderleri, Kürt sorununa bakış açıları açısından kime daha yakınlar? AK P'ye mi BDP'ye mi?
Talabani'nin de Barzani'nin de AK Parti'ye BDP'den daha yakın duruyor ibresi. Çünkü bulundukları noktadan bugünkü Türkiye'ye baktıkları zaman geleceklerinde Türkiye'yi önemli bir stratejik müttefik olarak görüyorlar. Türkiye'deki mevcut yönetimin Türkiye'nin Cumhuriyet tarihinde ideolojik referans noktası Kemalizm olmayan tek yönetim olduğu, bunun da Kürtler için çok önemli bir fırsat açtığı kanısındalar.
- Peki Kürt sorunu Erbil'den çözülür mü?
Kürt sorunu Ankara'da çözülmesi gereken bir sorun. Ama tabii Erbil'e, Tahran'a, Şam'a, Washington'a da bakarak yönümüzü çizmeliyiz. Başka biri de bu sorunu pek tabii çözebilir ama o zaman da bu çözüm bizim damak tadımıza uygun olmayabilir.
Operasyonsuz olsun demeye geldi
- Barzani'nin çantasında ne vardı?
Başbakanın Barzani'yi davet ettiği gün Çukurca saldırısının olduğu gündü. Barzani, geldiği günle daveti aldığı gün arasında bir Tahran ziyareti sıkıştırdı. Ve Türkiye'de beklentilerin neler olduğunu iyi bilerek geldi. Başbakan, silahlı kuvvetlerin Kuzey Irak topraklarına gireceğini, birlikte operasyon yapacaklarını söylüyordu. Barzani öncelikle bu beklentiyi ortadan kaldırmak amaçlı olarak geldi.
- Nasıl anlıyoruz bunu peki?
Barzani, Erdoğan ile görüşmeden bir gün önce 4 gazeteci davet etti. Bizlere sorunun, Irak topraklarında peşmergelerin de katılacağı bir operasyonla çözümlenmesinin doğru bir hamle olmayacağını söyledi. Başbakan ile yapacağı konuşmadan önce medyada o sözlerinin çıkmasını istedi. Yani Başbakan'a 'böyle bir adım atmamı beklemeyin' diye bir mesaj vermiş oldu. 'Bunun dışında nasıl bir işbirliği yapabiliriz' demek istedi.
- Barzani şu anda aracı rolünde mi?
Barzani'nin ayrıldığı günün ertesinde BDP ve DTK eşbaşkanları Süleymaniye'ye Talabani ile görüşmeye gittiler ki iki saat falan Barzani ile görüşmüşlerdi. Hem Barzani hem de Talabani'nin Kandil üzerinde, PKK'ya yönelik girişimlerde bulunacağı çıkarımını yapabiliriz.
- Nasıl bir girişim olacak bu?
Barzani 'silahların susması' gerektiğini söyledi. 24 saat geçmeden BDP ile DTK eşbaşkanları kalktılar, Talabani'ye gittiler. Dolayısıyla şu anda Kandil üzerinde 'silahları susturun' girişiminin bizzat Irak Kürt liderleri tarafından yürütülmekte olduğu sonucuna varabiliriz. Tabii ki bunu savaşarak değil diyalogla halletmeye çalışacaklar.
Yeni anayasa için kötümserim
- Yakın zamanda size göre Kürt sorununda en büyük tehlike nedir?
Yeni ve büyük bir saldırı girişiminde bulunabilirler ki umarım böyle bir şey olmaz.
- O zaman PKK, yapıldığını düşündüğünüz Barzani-Talabani görüşmelerini pek kaale almamış mı oluyor?
Görüşüyorlarsa İran ve Suriye ile neler konuştuklarını bilmiyoruz. Onlar da PKK'ya 'bırakın bu hesapları şöyle yapın' diyebilirler. PKK'nın da telkin kabul etmeye uygun olduğu kanısındayım. Tehlikeli tarafı da bu zaten.
Deprem Denizli'de olsaydı...
- PKK yenilgiye uğrarsa bu durum Kürt halkına nasıl bir zarar verir?
Kürt siyasi hareketinin zemini daralır. Türk-Kürt karşıtlığı tırmanmaya başlar. Türkiye'de PKK'lı olsun olmasın Kürtlerin teneffüs ettiği havadaki oksijen azalır ki belirtileri de yok değil! En çarpıcı görüntülerden bir tanesi de Van. Bu deprem Van'da değil, Denizli'de olsaydı manzara böyle olmazdı herhalde. Van depremi insani amaçlı bir vatandaşı kurtarma çalışmasından uzaklaşıp, siyasi polemik yeri haline geldi.