Terör örgütü PKKnın, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünü kaçırması(!) özellikle sosyal medyada çeşitli yorumları da beraberinde getirdi.
Büyük çoğunluk, olayın geçtiğimiz günlerde CHPnin meclisi terör gündemiyle özel oturuma davetiyle bağdaştırdı.
Peşinen söylemek gerekirse, daha başka hedefleri de barındırdığına inandığım bu komplo için ben de aynı kanaatteyim.
Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, kaçırma(!) eyleminin yankı bulması için biçilmiş kaftan. Çünkü son dönem çıkışları ile ve verdiği mülakatları -PKKya yönelik eleştiriler içerse de- örgüt ve çevresine sıcak mesajlar veren bir isim.
Ve o Hüseyin Aygün, Yeni CHP terminolojisine yatkın bir şekilde BDP'nin söylemine yakın bir dil geliştiriyordu.
Örneğin, Kürtçe'nin seçmeli ders olmasıyla ilgili değerlendirmede bulunan Aygün, sadece Kürtçe ile sınırlı kalmamak kaydıyla, Arapça, Zazaca, ve Lazca da dahil olmak üzere bütün dillerin seçmeli olarak verilmesi gerektiğinden yanaydı.
Aygünün, "Seçmeli olarak sınırlandırılması doğru değil. Anadilde eğitim de gerekli" şeklinde değerlendirmesi kayıtlara geçmiş bir ifade.
Bir kırılma noktası sayılan ve AK Partiye karşı muhalefet ve PKKnın ortak kullandığı koz haline dönüşen Uludere saldırısıyla ilgili de sert mesajlar veren Hüseyin Aygün, Kandille eş zamanlı olarak ve aynı dilden, ''Bu saldırı AKP'nin 33 kurşunudur" ifadelerini kullanmıştı.
Şimdi bütün bunları alt alta koyunca PKK, kaçırmak için neden Hüseyin Aygünü seçsin? Ya da bunu bir kaçırma olarak mı değerlendirelim yoksa misafir etme mi?
Kaçırma eyleminin sıcağı sıcağına CHPnin ve BDPnin neredeyse eş zamanlı olarak Meclisin ivedilikle toplanması açıklaması zihinleri bulandırmaya yetti de arttı bile.
Öncelikle olayın detayında dikkat çeken bir unsuru hatırlatmadan önce, örgütlerin eylemlerindeki maksadın propaganda olması durumundaki, belirlediği eylemin seyrine dikkat çekmekte fayda var.
Terör örgütleri veya illegal yapılanmalar, yapacakları eylemi propaganda amaçlı gerçekleştiriyorsa, mutlaka eylemin canlı tanık ya da tanıklarını bırakıp, onlar üzerinden kamuoyu oluşturmaya çalışırlar.
Burada, ya eylemin bir komplo olduğu algısını ortadan kaldırmak için daha çok o eylemde mağdur rolü tevdi edilenin toplumsal itibarını yükseltmeyi amaçlarlar ya da eylemin ana amacını yansıtacak ifadelerin hızlı bir şekilde kendileri dışındaki kişilerce kamuoyuna aktarılmasını hedeflerler.
Bu olayda, Aygünün beraberindeki gazeteci ve danışmanın medyaya yansıyan ilk ifadeleri, sanki eylemin mağdurunun itibarını yükseltme maksadı taşıyor gibi.
Ne diyor geride tanık olarak bırakılanlar: Beni çekin vurun ama sizle gelmem
Müthiş bir itibar enformasyonu
Öncelikle bu kaçırma eylemi sonrasında bu tarz bir açıklama, örgütün elindeki Aygünü sıkıntıya sokacak bir beyan mıdır? Kesinlikle
O kişiler kaçırılma anına tanıklık etmişken, böyle bir gafa düşülmüş olabilir mi? Sanmam
Geriye tek bir sonuç kalıyor; sosyal medyanın da ağır kanaati olan komplike bir eylem olduğu.
Peki tarafların buradan çıkarı ne?
Öncelikle CHPnin Meclisi terör gündemli toplantıya çağırmasından sonra Başbakanın ve bütün terör uzmanlarının ortak kanaatini hatırlayalım.
Ne denilmişti? PKKnın baskısıyla Meclisi toplanamaz, millet iradesini tecelli ettiği çatıyı terör örgütün oyuncağı haline getirmemeliyiz.
Son derece isabetli bir yaklaşım
Peki CHP ne yaptı? Bu konuda ısrarcılığını devam ettirdi. Ve bu eylem sonrasında hem de PKKnın hem siyasal sözcüsü hem de stratejisti haline dönüşen BDP ile eş zamanlı olarak davetini Milletvekilini gerekçe göstererek yineledi.
Yani ilk bakışta bu eylemden çıkan iki sonuç var ortada:
Birincisi CHP ve BDPnin PKKyı güçlü kılacak bir sonucu işaret eden TBMMnin toplanması çağrısına toplumsal taban bulabilme olasılığı,
Bir diğeri de PKKnın vekil kaçırabilecek kadar güçlü olduğu havası yaratılması.
Bunlara ilave bir sonuç daha var ki bence bunu da tartışmak gerekir; o da, son operasyonlarla şehirlerde sıkışmışlık psikolojisine giren örgütün, üyelerine psikolojik motivasyon sağlama ve bu sıkışmışlığı rahatlatacak alan açma gayreti.
Peki CHP ve BDP buna nasıl alet oluyor mu diyorsunuz?
BDP için kanıksanacak bir eylem değil bu; ama CHP açısından cevabı da Kemal Kılıçdaroğlunun Yeni CHP ve bu CHPnin terör sorununa yönelik çözüm açılımı denilebilir.
Ve bence CHPnin bu açılımının özü, Hüseyin Aygünün PKK ile birlikte olduğu süreç uzadıkça sergilenecek politikalar ve belirlenecek yaklaşımlarla daha da belirginleşecektir.
NOT: KONUNUN ACİLİYETİNDEN CEMAAT-ÖZEL BÜRO VE YENİ BİR PARALEL DEVLET ARAYIŞI -1 BAŞLIKLI YAZIMIN DEVAMINI AFFINIZA SIĞINARAK SONRAKİ YAZIYA ERTELEDİM.
ZİHNİ ÇAKIR / ROTAHABER