Amcam Hacı Abdulkadir
Sabah erken kalkardı,
Namazdan epey önce,
Çoktan yola çıkmıştı,
Çil horozlar ötünce.
Sigarası ağzında,
Baltası elindeydi.
Sarığı gâh başında,
Bazen de belindeydi.
Çok çevik bir adamdı,
Sağa sola dalardı.
Yetmiş dokuz yaşında,
Ağaçlara çıkardı.
Onun gibi duvarı,
Hiç kimse öremezdi.
Boşa konuştuğunu,
Kimseler göremezdi.
Pek sakin bir adamdı,
Konuşmayı sevmezdi.
Fazla olan sözleri,
asla haz etmezdi.
Bir âlimi görünce,
Dili hemen açılır.
Gözünden parlak bir nur,
Etrafına saçılır.
Âlimleri severdi,
Onlarla anlaşırdı.
Dini sorularını,
Onlarla paylaşırdı.
Eyyüb gibi sabırlı,
İnsan hakkı yemezdi.
Zalimlere karşı da,
Asla boyun eğmezdi.
Çok hızlı gider gelir,
Kıymetliydi zamanı.
Kimseyi gıybet etmez,
Kuvvetliydi imanı.
"Dilinizi tutunuz,
Gıybet yapmayın" derdi.
"Günahlarınız çoktur,
Yoldan sapmayın" derdi.
Zor bir iş nerde varsa,
işe talip idi.
Tembelliği sevmezdi.
İşinde galip idi,
Hiçbir işi yoksa da,
Bağ bahçeye uğrardı.
Bazen kış ortasında,
Üzümleri budardı.
Bir gün Siverek'te,
Damadına misafir.
Balta ister kızından.
Odun kesmekte mahir,
Kızı der: "Ufak ufak
Aldık biz odunları",
Der ki, "bir kürek olsa,
Karı atsam dışarı".
Zor adamdı azıcık,
Pek güzeldi sohbeti.
Çaya bol şeker katar,
Tuza çoktu hasreti.
Hapisteyken okumuş,
Hatmetmişti Kur'an'i.
Görseydi çok severdi,
Adaşı Şah Geylani.
Ömrü yetmiş dokuzdu,
Boyu posu yerinde.
Rasul'ün izindeydi,
İşareti yüzünde.
Bir gün Kızıltepe'de,
Oğlu Sinan evinde,
Aylardan Mart ayıydı,
anarşi devrinde,
Kerpiç evleri vardı,
Yenisinden uzakta.
Onu yıkmaya gitmiş,
Balta kürek kucakta.
Öğleye çok yakındı,
Uzaktan geldi bir ses.
Çocukları koştular,
Derinden geldi nefes.
Mardin'e götürdüler,
Uğraşları boş oldu.
Fakat Cuma günüydü,
Akıbeti hoş oldu.
Dostları, ordan, buradan,
Ziyarete koştular,
Son bir kez görmek için,
Hasretiyle coştular.
Fakat yetişmediler,
Çoktan düşmüştü yola.
Yakında verecekti,
Kabristanda bir mola.
Yıl 1980.
Yedi Mart, Adar idi.
Yıkılan Hacı değil,
Ulu bir çınar idi.
Hacı kalmıştı evet,
Bir duvarın altında.
Şimdi öbür âlemde
Şehitlerin katında.
Ömrü kıymetli geçti,
Her saati, her anı,
Yeri Kızıltepe'de,
Hacılar kabristanı.
Bakın kervan gidiyor,
Ey geride kalanlar,
Sakın ha! Boğulmayın,
Kör gaflete dalanlar.
Ey Musa, şimdi amcan,
Şehitler menzilinde.
Biz asilerse kaldık,
Bu dünya mezbelinde.
Ömür ağacın kurtlu,
Yıkıldı yıkılacak.
İbadetle sen onu,
Mamur edersin ancak.
Ah! Keşke olmasaydım,
Yahut ölsem Fırat'ta…
Vazgeç temennalardan,
İşin zordur Sıratta.
İlahi kurtar bizi,
Şu ağır imtihandan,
Müminleri halas et,
Sırat'ta, izdihamdan.
Dünya güzel bir şeydir,
Tıpkı süslü bir gelin.
Benimse yüküm ağır,
Lütfen yardıma gelin.