Akaryakıt neden ucuzlamıyor? İşte o engel
Akaryakıt fiyatları aldı başını gidiyor. Öteden beri dünyanın en pahalı benzin ve motorinini kullanan ülke şampiyonluğunu sürdürüyoruz. Akaryakıt fiyatının ucuzlamasının önündeki engel ne? Akaryakıt fiyatlarını düşürecek öneri: Bugün gazetesi yazarı Ömer Faruk Günel, akaryakıt fiyatlerındaki artışı irdelediği yazısında ilginç ayrıntılara dikkat çekerken, TSK için zorunlu stok ayrılmasıyla ilgili de bir öneri de bulundu.
Günelin yazısındaki değerlendirmesi:
Akaryakıt fiyatının ucuzlamasının önündeki engel
Akaryakıt fiyatları aldı başını gidiyor. Öteden beri dünyanın en pahalı benzin ve motorinini kullanan ülke şampiyonluğunu sürdürüyoruz.
Kimileri fiyat artışını vergi yüküne, kimileri yapılan promosyonlara bağlıyor. Promosyonlar durduruldu fiyat ıkına-sıkına 15 kuruş düştü. Komik bir durum. Konunun sahibi EPDK yani Enerji Piyasaları Denetleme Kurumu. Özerk bir kurum. Ne var ki akaryakıt fiyatı belirleme veya indirme konusunda özerkliği gölgeli. Zira olaya Enerji Başkanlığı da anlayamadığım biçimde müdahil oldu. Böylelikle EPDK özerkliği bırakıp Bakanlığın yan veya bağlı kurumu konumuna düştü.
Gelelim fiyatların düşüp düşemeyeceği sorununa. Önce hampetrol ithal eden bir ülke olduğumuzu unutmayalım. İthalatı da bir devlet firması Türkiye Petrol Rafinerileri AŞ kısaca TÜPRAŞ yapıyor. Taşeron kullandığı da oluyor. Hampetrol, rafineride işlenip piyasaya benzin ve motorin olarak çıkıyor. Eğer dünyada hampetrol fiyatı yükselirse bu artış hemen pompa fiyatına yansıtılıyor. Ayrıca iç piyasada kur artışları da ithal ürünlerde olduğu gibi hampetrole yansıyor. Hem de en acımasız biçimde.
Bu artışlar zorunlu ve itiraz edilmeyecek nitelik taşıyor. Bunun dışındaki artışlar çok bilinmeyenli denklem ve işin püf noktasını oluşturuyor. Bu bilinmeyen denklemin aktörleri de, ithalatçı şirket, vergi uygulaması yani Maliye Bakanlığı, dağıtım şirketleri ve bayilerden oluşuyor. Şimdi akaryakıtın ucuzlaması için maliyet analizi yerine kâr maksimizasyonuna bakalım. Elde edilen kârı, 100 birim kabul edersek akaryakıtın ithalattan tüketiciye uzanan yolda ortaya çıkan kâr dağılımı şöyle oluyor: Yüzde 25,5i TÜPRAŞın, yüzde 65,5i vergi nedeniyle Maliye Bakanlığının, yüzde 4,5i dağıtım şirketlerinin ve yüzde 4,5i de bayilerin oluyor. Görüldüğü gibi aslan payı TÜPRAŞ ve Maliye Bakanlığının olmakta. Dağıtım şirketleri ile bayilere ise yüzde 10un altında bir kâr kalıyor. Şimdi bu ortamda akaryakıtın ucuzlaması nasıl sağlanır onu irdeleyelim. Önce, vergi indirimiyle derseniz sınıfta kalırsınız. Zira vergiden feragat etmek intihar demektir. Bu adım, bütçe açığını büyütür. Vergi gelirleri düşer. Peşinden enflasyon koşa koşa gelir. Ekonomik denge alt üst olur.
Düzen bunu gerektirir. Maliyenin gözbebeği akaryakıttan alınan vergilerdir. Vergiyi aradan çekersek geriye hampetrol ithalatçısı şirket, dağıtım şirketleri ve bayiler kalıyor. İşte denklemin şifresi ve püf noktası burada. Yüzde 25lik kâr oranıyla TÜPRAŞ göze batmaktadır. Bu arada ithalatçı şirket, her yıl Türkiyenin en büyük 500 şirketi arasında en büyük kâr eden olarak ilk sırayı almaktadır. Yani demek istediğim şu ki, TÜPRAŞ kâr oranını yüzde 25ten yüzde 20 civarına indirse ve yine işin en hafif yükünü üstlenen dağıtım şirketleri de yüzde 3,5 kâr payı ile yetinse, akaryakıtta fiyat optimizasyonu sağlanır. Yani pompa fiyatlarında kuruşluk indirim değil liralık düşüş sağlanır. Ayrıca, işin çilesini çeken, yirmi dört saat açık, kalan üç vardiya istihdam yaratan, dağıtım firmalarının, daha çok satış için çözüm bulduğu promosyonların yükünü çeken, otomasyon masrafı altında ezilen, bayi kârlarını da 4,5ten 4e çekerseniz, tüketiciye can yakmayan ve isyan ettirmeyen akaryakıt satarsınız. Bu engellerin kalkması çözüm olur, EPDKnın kararlılığı da bu işi çözer.
TSK ihtiyacı için stok akaryakıt yanlışı
Akaryakıt fiyatlarının belirlenmesinde sıkıntı yaratan bir unsur da TSK için zorunlu stok ayrılması olmakta. Yasa gereği ki bu harp halinde kullanılması için uygulanıyor, dağıtım şirketleri TSKya 20 günlük satış ortalamasına göre stok akaryakıt ayırıyor, ayırmak zorunda tutuluyor.
Bunu, sayıları 50 olan dağıtıcı şirketler uyguluyor. Stok, maliyet hesaplamasında öyle veya böyle bir yük oluşturuyor. Yani savaş anında kullanılması öngörülen akaryakıt stoku barış zamanında fiyatların artmasında rol oynuyor. Bu stoklar en küçük dağıtım şirketinde en az yaklaşık 5 milyon litreyi buluyormuş. 50 şirket bağlamında bu rakam 250-300 milyon litre eder. Bunun parasal karşılığı ise 700-800 trilyon lira edermiş. Büyük para. Büyük stok. Belki bu miktar barış zamanında yüzde 60-70 azaltılırsa makro anlamda akaryakıt fiyatlarının biraz daha düşmesine bile yol açar. Ayrıca söz konusu stok eylemi de artık TSKya bırakılmalı diye düşünebiliriz. Kendi depolarında kendi ihtiyaçlarını oluşturabilirler.