AK PARTİ’NİN BAŞKANLARI BÖYLE OLMALI

AK PARTİ’NİN BAŞKANLARI BÖYLE OLMALI

 

Aslında sadece siyasi partilerin değil herkesin “kendisiyle özdeşleşen” bir ilkesi olmalı. İster sağcı, ister solcu, ister yolcu kim olursa olsun inandığı ve daha önemlisi; icraata gelirken zikzak çizmediği bir ilkesi bulunmalı… Siyasi tarihimize baktığımızda bütün partilerimizin ilkelerini açıklarken özgürlükten, demokrasiden, inançtan, dürüstlükten bahsettiklerini görürüz. Ancak bu ilkeler ileriki safhalarda, mesela kazanılmış seçimlerden sonra unutulmuş daha kötüsü vaat edilenden çok farklı şekilde uygulanmıştır…

Maalesef, AK Parti iktidarına gelinene kadar bu kandırmaca birçok iktidar tarafından gerçekleştirilmiştir. Özellikle sol iktidarlar tarafından, halkın çoğu muhafazakar olan seçmene “inanç özgürlüğü” konusunda vaatlerde bulunulmuş ama sonra bu partiler özlerinin gereğini yapmışlardır. Halkımız da zaman zaman kanmalarına rağmen çoğunlukla bunlara hadlerini bildirmiş ve sürekli muhalefete mahkum etmiştir…

Bu kandırmaca 90’lı yıllarda tavan yapmıştır. 28 Şubat döneminde mütedeyyin kesim o kadar mağdur edildi ki, “inanca özgürlük” ilkesiyle kurulan AK Parti’yi baş tacı yaptı, yapmaya da devam ediyor. 7 Haziran’daki yol kazasına neden olan hatalar kulağa küpe yapılırsa daha uzun süre halkın AK Parti’yi iktidarda tutacağına inanıyoruz…

DİK DURUŞ

Peki, halk AK Parti’ye niçin teveccüh gösterdi?

Bir defa AK Parti’nin ilkelerini benimsedi. Ve daha önemlisi AK Parti bu ilkelerle ilgili sözünü tuttu. Uzun süren iktidarın vermiş olduğu rehavet AK Parti’nin ilkelerini biraz gevşetince aynı halk 7 Haziran’da uyarıda bulundu ve AK Parti’den “tek başına iktidar” olma hakkını elinden aldı…

AK Parti’nin ilkelerinden biri de “dik duruş” sergilemek. 28 Nisan’daki “e-muhtıra” sırasında bu ilkesine sadık kalan AK Parti, kapanmanın eşiğinden döndü ama sonrası malum…

Gezi eylemlerinde de bu ilkenin avantajını ve dezavantajını gördük. Hükümete başkaldıranlara eylemlerin ilk günlerinde o kadar taviz verildi ki adamlar Türkiye’nin kalkınma hamlelerine engel olma cüretini gösterdiler. Dünyanın en önemli hava limanı olacak projeyi, Yavuz Sultan Köprüsü’nü ve önemli bir takım yatırımların durdurulmasını talep ettiler…

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan (Allah razı olsun ve halkın başından eksik etmesin) en önemli ilkelerinden biri olan dik duruşunu sergilemeseydi bugün belki (Allah korusun) yeni bir 28 Şubat dönemini yaşıyor olacaktık…

Halk, AK Parti’yi bu yönüyle benimsedi. Dolayısıyla karşı tarafa şirin görünmek için bu ilkeden asla ve asla taviz verilmemeli. Zira istediğin kadar şirin görünmeye çalış, takiye yap, yobaz düşünceli birine kendini sevdiremezsin…

AK Parti’de veya AK Parti’nin atadığı bürokratlar arasında zaman zaman bu yanlışa düşen birileri çıkıyor. Aynı işi yapan, aynı kabiliyetteki belki daha fazla yeteneği olan kendi görüşündeki insanları görmemezlikten gelip, ağızıyla kuş tutsa gönlünü kazanamayacağı yoldaşlara(!) kucak açanlar, onları kollayan işgüzarlar oluyor…

SELİM TEMURCİ

Yazımızın başlığını, kendisine nezaket ziyaretinde bulunduğumuz AK Parti İl Başkanı Dr. Selim Temurci için kullandık. Sayın Temurci ile yeni tanıştık ve ilk izlenimlerimiz çok olumlu oldu. Zira lafı dolandırmadan direkt konuştu. AK Parti’nin dindar bir nesil için ortaya koyduğu mücadeleye rağmen çekimser duran bazıları gibi “cek-caklı” laflar etmedi. “Ümmetin sesiyiz” dedi. Bütün sosyal faaliyetlerde; ister kültür gezileri olsun, ister burs ya da başka etkinlik olsun gençlere maneviyatı anlatmak gerektiğini, ülkemizin geleceğinin yetişmiş, maneviyatı güçlü gençlerin elinde olacağını üzerine basa basa hem de konuşmasının birkaç yerinde söyledi…

AK Parti’nin 7 Haziran’da oy kaybına yol açan önemli nedenlerden biri de “kibirli, burnundan kıl aldırmayan”, iktidarda olmanın ağırlığını kaldıramayan bazı temsilcilerin halka tepeden bakma gafletiydi.

Selim Başkan’da bu iticiliği görmedik. Sayın Temurci, yaklaşık bir saat süren ziyaret boyunca maşallah, tevazuyu elden bırakmadan herkesle tek tek ilgilendi… Dolayısıyla, bir siyasetçinin projelerden önce “gönülleri fethetme” stratejisini uygulaması seçmen üzerinde “daha etkili olur” kanaatindeyim. 

AK Parti’nin bütün yetkilileri, “inanç hürriyeti” ve “maneviyatı güçlü nesiller” konusunda net ve açık olmalı, zira seçmenin bu ilkeler için AK Parti’ye oy verdiğini unutmamalı… Tabii ki “alçak gönüllülük” meselesi de göz ardı edilmemeli