AK PARTİNİN BAŞARISI

AK PARTİNİN BAŞARISI

AK Parti üçüncü kez iktidar oluyor. Bu durum sadece Türkiye'de değil, dünyada bile eşine az rastlanır bir başarıdır. Ama zikreş ( Kürtçe=kendi kendini yiyen kindar) bazı insanlara sorarsanız, bu bir başarı sayılmaz.  Onlar Türkiye'nin fakirleştiğini, ülkemizde insanların hala açlıktan ölümle pençeleştiklerini, Başbakan'ın sadece yandaşlarını zengin etmekle meşgul olduğunu ve Recep Tayyip Erdoğan ile ekibinin yüce divanlık olduklarını iddia eder dururlar.

12 Haziran 2011 seçim dönemi propaganda döneminde bu sözleri hep muhalefet liderlerinden işittik. Fakat bu seçimde AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan halkımızdan yüzde elli gibi, her iki vatandaştan birsinin oyunu aldığına göre birileri koca bir yalan söylüyorlar, demektir. Yine de nazik davranalım: Onlar yanılmışlar diyelim…

Kuşkusuz AK Parti’nin bu seçimlerdeki başarısı sadece halktan aldığı yüzde ellilik oy değildir. Her seçim gibi bu seçim de bir silindir gibi bütün iftiraları, çetelerin umutlarını ve muhalefetin rüyalarını yerle bir etmiştir. Fakat her şeyden önemlisi bu seçim dönemi, hiçbir dönemde görülmeyen faydaları da sağlamıştır. Şöyle ki:

1) Her zaman sol partiler ve sol örgütler için avantaj sağlayan ve özellikle kendilerini bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı kabul eden Kemalistlerin can simidi olan laiklik, bu seçimde halkın gündeminden çıkarılmıştır. Dikkat ettiniz mi, CHP lideri veya Parti yetkililerin herhangi biri "Laiklik elden gidiyor, Türkiye Şeriata kayıyor" şeklinde bir iddiada bulunmadılar. Çünkü yıllardır bir demokles kılıcı gibi halkın kafası üzerinde sallandırılan laiklik, gün geldi CHP'ye bile fayda sağlamaz oldu. Bu durum. AK Parti’nin, ETÖ terör örgütüyle yaptığı mücadelenin bir sonucudur. Eğer bu mücadelede geri adım atılmış olsaydı, başka bir ifadeyle, eğer 28 Nisan 2007 Genel Kurmay bildirisine karşı dik durulmamış olsaydı, ne Abdullah Gül cumhurbaşkanı olur, ne de bugün Başbakan üçüncü iktidar dönemine hazırlanmış olurdu.

2) Bu seçimlerin ikinci önemli faydası ise, her zaman sağ ve muhafazakâr partiler için avantaj sağlayan başörtüsü meselesinin de gündemden çıkarılmış olmasıdır. Sayın Başbakan iktidar olduğu günden beri başörtüsü meselesini ağırdan almış ve bunu zamana bırakmıştır. Gerçekten zamanla önemi ortadan kalktı. Eğer zerre kadar başörtüsünün avantajı kalmış olsaydı Saadet Partisi bir varlık gösterebilirdi. Fakat görüldüğü gibi ne Saadet Partisi, ne de onun türevi olan diğer partiler herhangi bir varlık gösteremediler.

3) Üçüncü ve en önemli faydası ise askerlerin tamamen kışlaya çekilmiş olmasıdır. Eskiden seçim dönemleri böyle mi geçerdi?  Başbuğ'dan sonra genelkurmay başkanı olan Işık Koşaner tam bir batılı asker gibi davranıyor, denilebilir.

4) Bu seçimlerin dördüncü bir faydası da olacak kuşkusuz… O da Kürt açılımının tamamlanmasıdır. Açılım başladığı gibi bittiğini iddia eden ve bugüne kadar Ak Parti’nin yaptığı açılımı inkâr edenler vicdansız insanlardır. Düne kadar "Ben kürdüm" diyen bir devlet memurunun görevine son veriliyorken, bugün ise her yerde Kürdistan bayrakları sallandırılıyor. Apo'nun resimlerinden tutun da,  daha önce en kabul edilmez slogan ve davranışlar bile bugün hoşgörü ile karşılanıyor. Eminim Başbakan'nın kafasında Kürt sorununun çözümü için güzel ve kabul edilebilir bir plan vardır. Fakat beri tarafta, kendilerini Kürtlerin sahibi olarak görenler çözüm istemiyorlar gibi bir hava içinde görünüyorlar.

Haydi Sayın Başbakan… Buların elinden de mazeretlerini al… Al ki, barış isteyenlerle terör ve şiddetten medet umanlar iyice bilsinler…