AK Partide listeye giremeyecek isimler
Seçime 7 aydan az süre kaldı. Seçimde ipi tekrar AK Partinin göğüsleme ihtimali olduğu düşünülürse, kimlerin aday gösterilip kimlerin eleneceği konusu önem kazanıyor. Bu konudaki kriteler ise oldukça belirgin:
Basına yansıdığı kadarıyla, Başbakan Erdoğan son günlerde en çok AK Partili vekillerin Meclis’e olan devamsızlığından şikayetçi.
Haksız da sayılmaz...
Meclis içtüzüğünün 57. Maddesine göre, oturum açıldığında yapılan yoklama sonucunda üye tamsayısının en az üçte birinin mevcut olmadığı anlaşılırsa, birleşim kapatılıyor. AK Parti grubu 335 milletvekilinden oluşuyor. Meclis’te toplantı yeter sayısı için 184, karar alınabilmesi için sadece 139 milletvekiline ihtiyaç olduğu halde, son zamanlarda bu sayının bulunamadığı günler oluyor.
Nitekim geçtiğimiz günlerde Tapu Kadastro Kanunu görüşülürken yaşananlar konuya tuz biber ekti. Oturum açıldığında Meclis Genel Kurulunda sadece üç kişi vardı. Oturumu yöneten Başkanvekili Sadık Yakut: Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Oylarınıza sunuyorum. Tasarı kabul edildi... dedi. Basına yansıyan haberler doğruysa, üç oyla yasa kabul edilmiş oldu.
Şimdi gelelim AK Parti Grubu’ndaki motivasyon eksikliğine ve devamsızlığın nedenlerine...
Seçimlere 7 aydan az süre kaldı.
Başbakan Erdoğan zeki bir insan. Belki 335 milletvekilinin tek tek adını bilebilir. Buna rağmen, bu kadar büyük bir grupta herkesin ismini bilmemesi çok ciddi bir eksiklik sayılmaz. Nitekim üniversite hocası olarak bizler de, kalabalık anfilerde yapılan derslerde tüm öğrencilerin isimlerini ezberlemekte güçlük çekiyoruz. İsmiyle hitap ettiğimiz öğrencilerin bundan büyük mutluluk duyduğunu görüyoruz.
Nitekim her milletvekili üç aşağı beş yukarı, liderinin gözündeki yerini ve konumunu az çok tahmin eder. Şu vakte kadar liderinin dikkatini çekememiş, farkındalık oluşturamamış bir vekilin şu saatten sonra aradan sıyrılması çok zordur.
Üstelik liderler, hangi illerden ne kadar milletvekili çıkarabileceklerini az çok tahmin ederler ve listeleri hazırlarken vekil seçilmesini istediklerini isimlere ona göre yazarlar. Örneğin 7 milletvekili çıkaracak bir ilde bir partinin en fazla 2 milletvekili çıkarma ihtimali varsa, ilk iki sıranın dışındaki isimler listeye dolgu olsun diye yazılır. Bu tür dolgu isimlerin partisi iktidara gelirse ve donanımı varsa, devlet bürokrasisinde görev verilmesi ihtimal dahilindedir.
Bu nedenle, rüyasında bile vekil seçilebileceğini görmediği halde, bazı partilerin barajı geçememesi nedeniyle süpriz şekilde vekil seçilenler olur. Bundan sonrası vekilin becerisine kalmıştır. Liderin gözüne girecek atraksiyon da yapabilir, öbür seçime kadar vekil kalmanın keyfini çıkarıp ardından yeniden siyasetin dışında da kalabilir.
Tarihe geçen AK Parti Grubu...
Şahsi kanaatimce, vekillerin son dönemde Meclis’e devamına olumsuz etki eden birisi yeni, diğeri eski 2 taktik hata oldu.
Önce eski etkenden bahsedelim.
Ülkemizde statüko, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev süresinin bitmek üzere olduğu günlerde, yani 2007 yılının Nisan ayında, AK Parti’ye cumhurbaşkanı seçtirmedi. Sayın Abdullah Gül’ün aday olarak oylandığı seçimin birinci turunun akşamında TSK e-muhtıra verdi. Hemen peşinden Anayasa Mahkemesi, oylamada 367 aranması gerektiği gerekçesi ile oylamayı geçersiz saydı.
Aynı akşam AK Parti yönetimi erken seçim kararı aldı. Daha da önemlisi, seçime kadar geçecek sürede cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini sağlayacak Anayasa değişikliği için Meclis’i çalıştırma kararı aldı.
İşte o dönemdeki AK Parti Grubu, tank paleti efekti verilmiş e-muhtıra gölgesine rağmen kenetlendi. Cumhurbaşkanını halkın seçmesini sağlayacak Anayasa değişikliğini, referanduma götürmeye yarayacak sayısal çoğunlukla Meclis’ten geçirmeyi başardı.
O güne kadar ki siyasi gelenek bu tür süreçlerde tırsmak ve boyun eğmekti. Toplum mühendisleri hemen Meclis aritmatiği üzerinde oynayarak istedikleri hükümet yapısını oluştururlardı. AK Parti Grubu milleti arkasına aldı ve bu oyunları ters yüz etti. AK Parti’nin o günkü milletvekili grubuna, demokrasiye olan bağlılıkları nedeni ile “Devlet Şeref Madalyası” verilse bile değerdi.
Fakat Başbakan Erdoğan, en kritik dönemde partisine ve liderine sadakat testinden geçmiş, Meclis’i terk etmemiş, cunta oyunlarına karşı demokrasinin yanında yer alma cesareti göstermiş o günkü milletvekillerinden pek çoğunu seçimde aday göstermedi.
Ben şu anki milletvekillerinin, 22 Temmuz 2007 seçimleri öncesine ait bu tablodan etkilendiğini düşünüyorum. Yani eğer yeniden aday gösterilmeyecekleri yolunda izlenim sahibi iseler, vekil olarak geçirecekleri şu son ayları Meclis çatısı altında değil, vekil sıfatı henüz üstlerinde iken seçim çevrelerinde dolaşarak bunun tadını çıkarmayı düşündüklerini tahmin ediyorum. Tablo da zaten öyle.
İkinci konu ise şu:
Başbakan Erdoğan Meclis çalışmalarına katılım konusunda oldukça hassas. Nitekim partisinin dünkü grup toplantısında yoklama listesini tek tek kontrol etti. Listede imzası olanlarla salonda olmayanları karşılaştırdı. Sayın Erdoğan’ın, şu an vekil olmayan isimlerden kimleri aday yapmayı planladığı, mevcut vekillerden de kimleri listeye yazma düşünmediği konusunda belli bir kanaate varmış olabileceğini tahmin etmek güç olmaz. Siyaseti yakından takip eden 3 kişi bir araya gelse, aday gösterilecek listenin en az yüzde 50’sini tahmin edebilirler.
Geçtiğimiz günlerde Başbakan Erdoğan vekillerin devamsızlığından yola çıkarak, Bize bu acıyı çektirenlerle yola devam edemeyiz dedi. 25-30 yaş arası gençler ile daha çok kadın adayı parlamentoya taşıyacaklarını vurguladı.
Bu söylemin, AK Partili vekillerde, “şu ana kadar zaten ismimizi silmişlerdir” şeklinde bir algıya neden olması da ihtimal dahilinde. Kulislere en az 50-100 vekilin değişeceği iddiaları yansıdı. Böyle bir durumda, bu saatten sonra, yeniden aday olma konusunda kendisinde şans görmeyen vekillerin Meclis’te olması beklenemez.
Sayın Erdoğan’ın seçime henüz 7 ay varken bu minvalde açıklama yapması biraz erken oldu. Meclis’i çalıştırmak zorlaştı. Meclis’e katılım konusunda sıkıntı devam ederse, seçimler Mart-Nisan’a bile çekilebilir. Konuya daha sonra devam edeceğiz.
Not: 8 Aralık çarşamba akşamı saat 19.30’da, güncel olaylardan yola çıkarak tarihe farklı bir pencere açmak için, tarihçi Mustafa Armağan’la karşılıklı bir sohbetimiz olacak. Konuya ilgi duyan okuyucularımızı, Ümraniye Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi’ne bekliyoruz. (0216 443 56 00) Davetlimizsiniz efendim...
Prof. Dr. Osman ÖZSOY – HABER 7
www.osmanozsoy.com.tr - http://twitter.com/ozsoyosman