Şair Eyüp Azlal Yazarlara Kudüs’ü Anlattı
Kısa bir süre önce Filistin’in Kudüs kentine seyahat düzenleyen Şair Yazar Eyüp Azlal seyahat ile ilgili izlenimlerini Şanlıurfalı yazarlarla paylaştı.
Kısa bir süre önce Filistin’in Kudüs kentine seyahat düzenleyen Şari Yazar Eyüp Azlal seyahat ile ilgili izlenimlerini Şanlıurfalı yazarlarla paylaştı.
Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi tarafından düzenlenen haftalık Cuma sohbetlerinin konuğu olan Yazar Eyyüp Azlal, Kudüs seyahati hakkında şunları söyledi:
“İstanbul Havalimanı’ndan Tel Aviv’e gitmek için arkadaşlarla uçağa bindik. Gece 03’te Tel Aviv’e vardık. Arkadaşlarım Tel Aviv havalimanındaki güvenlik birimlerinden geçip bizi Kudüs’e götürecek otobüse bindiler. Daha sonra arkadaşlarla Kudüs'e geçtik, çok şükür sabah namazını Mescid-i Aksa'da kıldık. Kudüs şehir itibarıyla Urfa'ya benzer bir şehirdi. Fakat Mescid-i Aksa ve Harem-i Şerif ve Kubbet-üs-Sahra dediğimiz yerler dünyada ender görülen yerlerdendi. Mescid-i Aksa, İslam tarihi açısından ilk kıblemizdir. Kudüs, Kuran-ı Kerim ayetlerinde geçen ve Efendimizin iltifatına mazhar olmuş mübarek bir şehirdi. Bu sebepten dolayı Müslümanlar için Mekke ve Medine'den sonra üçüncü kutsal belde olarak kabul ediliyor. Bu beldeye bizler seyahat amacıyla gitmemiştik, ibadet amacıyla gitmiştik. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bu beldelere seyahat edenlerin de seyahatinin ibadet sayılacağını söylüyor. Bu anlamda aslında mutluyuz. Mescid-i Aksa'ya vardığımızda 4 gün boyunca tüm namazlarımızı Mescid-i Aksa ve hemen yanı başında altın kubbeli Kubbet-üs-Sahra da kıldık. Kudüs’te dini açıdan önemli yerleri ziyaret ettik.
Kudüs'teyken beni en çok etkileyen mekân Mescid-i Aksa olmuştu. Biz Müslümanlar oraya ibadet düşüncesiyle gitmeliyiz çünkü oranın cemaati gitgide azalıyor. Cemaatin azalması demek oranın İsrail’e bırakılması demektir. Bu durumun farkında olan bazı Müslümanlar Türkiye, Malezya, Endonezya, Pakistan, Bangladeş ve Hindistan’dan Kudüs’e geliyorlar. Kudüs’e bu ülkelerden gelen Müslümanların olması beni hayli mutlu etti. Çünkü gördüğüm bu manzara meselenin artık sadece Filistin ve Türkiye’nin meselesi olmadığını Uzakdoğu ve dünya Müslümanlarının meselesi olduğunu gösteriyordu.
Mescid-i Aksa'da beni en çok etkileyen şeylerden biri de Sultan Selahattin’in Mescid-i Aksa'ya koydurduğu minberdi. O minberin hikâyesini belki çoğunuz duymuştur. Bağdatlı bir marangozdan bahsedilir. Bu marangoz artık ömrünün ahir zamanında çok güzel bir minber yapar. Bu minberi birçok hayırsever satın almak ister ama o bu minberi Mescid-i Aksa için hazırlandığı söyleyerek bu tekliflerin tümünü reddeder. Bu durum Selahattin Eyyubi’nin kulağına gider ve Selahattin, 1187 Hıttin Savaş’ında haçlılardan Kudüs’ü alınca bu minberi alıp Mescid-i Aksa’ya yerleştirir.
Kudüs’ün her köşesinde, her yapıtında ayrı bir tarih ayrı bir ruh var. İnsan o topraklardayken bu toprakların üç din için neden kutsal sayıldığını daha yakından anlayabiliyor. Dört bir yandan muhasara altına alınmış bu mana şehrinin, bu kutsal kentin bilinçli Müslümanlara ihtiyacı var. Müslümanlar da bu güzel şehri orada öylece boynu bükük bırakmamalı. Sahip çıkmalı.”
Program, katılımcıların soru-cevap faslından sonra bitti.