Ailelere çok önemli uyarı!
Sek sek, yakar top, saklambaç, körebe, misket... Coşkulu bir kalabalıkla sokaklarda, sevinç çığlıklarıyla oynanan oyunların belki de ilk akla gelenleri bunlar.
Nurşen Şentürk'ün Moral Dünyası dergisinde yer alan yazısı
Bilgisayar oyunları çocukların ruhuyla oynuyor
Bilgisayar ekranından yansıyan ve adı kadar masum olmayan çocuk oyunları, çocuklara güçlü olanın her şeyi yapabileceği, kazanmak için gösterecekleri hırsın haklı olduğunu ve sonuca varmak için etrafındakileri geçmesi gerektiği gibi duyguları yaş sınırlaması olmadan acımazsızca sunuyor.
Sek sek, yakar top, saklambaç, körebe, misket... Coşkulu bir kalabalıkla sokaklarda, sevinç çığlıklarıyla oynanan oyunların belki de ilk akla gelenleri bunlar. Mahallenin çocuklarıyla bir araya gelip akşam ezanlarına kadar oynanan eğlenceli, hareketli ve farkında olmadan bize çok şey öğreten oyunlar. Şimdilerde ise özellikle apartman dairelerinde büyüyen çocukların isimlerini bile bilmedikleri bu oyunlar aslında kural koymayı, sorumluluğu, sosyalleşmeyi öğreten birer araçtı.
Oyun çocuğun yetişkinliğe ait rolleri öğrendiği okuldur diyen Yrd. Doç. Dr. Hasan Doğan, gün geçtikçe gelişen teknolojinin pek çok alanda olduğu gibi çocukların oyun kültüründe de değişikliklere neden olduğuna dikkat çekiyor. Evlerinde, odalarında sıkışmış çocuklara özellikle aileleri tarafından kimi zaman gözümün önünde olsun diyerek kimi zaman da sadece sessiz durması ve anne ve babayı rahatsız etmemesi için bilgisayar ekranları teslim ediliyor. Sadece oyun oynamasına izin veriyoruz diyerek kendilerini savunan ailelere, çocuklarını nasıl tehlikeli sularda yüzdürdüklerinin kanıtını uzmanların açıklamaları ortaya koyuyor.
Oynanan oyunların çocuğun gelişimi açısından olumlu katkı sağladığı tartışılmaz bir gerçekken ekran karşısında tuşlara basarak kazanılan oyunların bir başarı göstergesi olmadığı da biliniyor. Yrd. Doç. Dr. Doğan, gerçek hayatın yaşatma, yardımlaşma ve fedakarlık üzerine kurulu olmasına rağmen sanal oyunların birçoğunun çocuklara bu değerlerin tam tersini aşıladığını savunuyor.
Bilgisayar ekranından yansıyan ve adı kadar masum olmayan çocuk oyunları çocuklara güçlü olanın her şeyi yapabileceği, kazanmak için gösterecekleri hırsın haklı olduğunu ve sonuca varmak için etrafındakileri geçmesi gerektiği gibi duyguları yaş sınırlaması olmadan acımazsızca sunuyor. Henüz okul çağına bile gelmeyen pek çok çocuğun bilgisayarı kendi kendine açıp kapayarak oyun oynaması toplumca yetenek gibi algılansa da, yaş ortalamasına göre seçilmeyen oyunlar çocuklarda ciddi psikolojik problemlere neden olabiliyor. İnsanlar ve hayvanlar öldürülerek puan toplanan oyunlar, çocuğun merhamet duygusunu tüketiyor. Şiddetin ekranlarda bir başarı aracı gösterildiği oyunlar, ahlaken içeriği tartışmalı oyunlar da yine çocukların zihinlerini kirletiyor.
Aile birliği önemli
Sokağa çıkıp yaşıtlarıyla oyun oynama imkanı bulamayan çocukların teknolojik araçlarla erken tanıştığını söylenen Psikolog Özlem Kandemir, hiçbir çocuğun kendi kendine bilgisayar oyunlarına ulaşmadığı gerçeğini vurguluyor ve ailelere büyük rol düştüğünü, bilgisayarın çocuk bakıcısı muamelesi görmemesi gerektiğini belirtiyor. Kandemir Anne babalar, aile birliğine önem vermeli, eşler, çocuklarına ve birbirine zaman ayırmalı. Eğer aile üyeleri saatlerce televizyona, dizilere, bilgisayara vakit ayırıyorsa çok büyük bir sorun var demektir. Televizyonun, bilgisayarın başından ayrılmayan ebeveynler, çocuklarına ders çalışma alışkanlığı kazandıramazlar. Ne kadar çalışılması gerektiğini anlatırlarsa anlatsınlar, anlattıkları adeta masal gibi gelecektir çocuklar için. Önce anne-baba televizyon ve bilgisayarın başından ayrılmalı ve örnek olmalı. Anne-babalar emir/komut vermemeli; çocuklarını dinlemeli, onlara sevgisini söz ve davranışla göstermeli, kaygılarını, korkularını, sorunlarını dinlemeli, birlikte çözüm bulmalı. Ailelerin belli bir ölçüde bu tip oyunlara kısıtlama getirmesi, çocukların sosyal aktivitelere motive edilmesi bilgisayardan uzaklaşmanın en önemli yolu diyor.