Aile İçi Şiddetin Etkileri Masaya Yatırıldı

Aile İçi Şiddetin Etkileri Masaya Yatırıldı

Şanlıurfa'da “Aile İçi Şiddetin Bireysel Ve Toplumsal Etkileri” Konulu Panel Düzenlendi

 

Aile Haftası Etkinlikleri kapsamında Şanlıurfa Valiliği ve Siverek Kaymakamlığı tarafından organize edilen ve Emine Erdoğan’ın himayelerinde gerçekleştirilen “Aile içi şiddetin Bireysel ve Toplumsal Etkileri” konulu panel düzenlendi.

 

Siverek’te bulunan bir düğün salonunda gerçekleştirilen panelin moderatörlüğünü Harran Üniversitesinden Prof. Dr. Musa Kazım Yılmaz yaparken, İstanbul Üniversitesinden Prof. Dr. Hayati Tüfekçioğlu, Fatih Üniversitesinden Prof. Dr. Kemal Sayar ve Birleşmiş Milletler Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörü Prof. Dr. Yakın Ertürk konuşmacı olarak katıldı.

 

Panele Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Şanlıurfa Valisi Nuri Okutan ile eşi Demet Okutan, Devlet Bakanı Faruk Çelik’in eşi Beyhan Çelik, Siverek Kaymakamı Mahmut Hersanlıoğlu, Siverek Belediye Başkanı Ali Murat Bucak ve Siverekli kadınlar katıldı.

 

Panel öncesi açılış konuşması yapan Şanlıurfa Valisi Nuri Okutan şunları söyledi; “Aileyi kutsal bir “ocak” ve herkesin sığındığı bir yuva olarak tanımlayan bir anlayışın mensubu olarak kadınlarımızın, analarımızın, bacılarımızın ve salonda bulunan herkesin Aile Haftasını kutluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

 

Bir Çin atasözü der ki: “Gökyüzünün yarısı kadınlarındır.” Bu kadim söz, dünyadaki erkek-kadın ilişkilerinin hemen bütün alanlarına dair bir bakışı göstermektedir. Çünkü biz insanız. Erkeğiyle, kadınıyla insanız ve çok boyutluyuz. Fiziki varlığımız yanında manevi boyutumuz, ruhumuz, aklımız, kalbimiz, gönlümüz var. Bireydeki bu yapıların kendi dışındaki insanlarla ve dünya ile kurduğu çok karmaşık bir ilişkiler biçimi var.

 

Bizler; kadın ve erkeği birlikte gören bir medeniyet geleneğinin mensubuyuz. Kutadgu Bilig’de kadına hikmet, iffet, adalet ve cesaret gibi dört değer atfedilmiştir. Hz. Mevlana da, kadını Hakk’ın nûru olarak tanımlamakta ve bu sebeple kadını, sosyal hayatın ve aile hayatının ayrılmaz bir parçası olarak görmektedir.

 

Medeniyet ve kültürümüzde aileye ve aile içi ilişkilere statüye çok müstesna yer verilmiş olmasına rağmen üzülerek ifade etmeliyim ki Ülkemizde ve bölgemizde kadını doğrudan ilgilendiren sorunlar bulunmaktadır. Maalesef bu sorunlar çoğu zaman aile içinde biyolojik açıdan daha zayıf olanlara (kadın ve çocuklara) şiddet şeklinde tezahür etmektedir. Bu sorunlar bazen miras aldığımız kültürel değerleri doğru anlayamamaktan; bazen de çağımızın getirdiği ekonomik şartlar, az gelişmişlik veya eğitim yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Bu sebeple Şanlıurfalılar olarak bizler, bu konunun merkezi ve muhatabı olduğumuzun farkındayız.

 

Şehrimizde, GAP idaresi başta olmak üzere, bölgesel ve ulusal politikalarla eşgüdüm içinde yaptığımız ve yapacağımız çalışmalarda STK’larla yakın ilişki içinde olmaya önem veriyoruz. Kadınlarla ilgili çalışmalarda bu iletişimin daha da değer kazandığının bilincindeyiz. Bu itibarla şehrimizde kadınlarla ilgili STK’ların görüş ve önerilerinin bizim için her zaman aydınlatıcı bir işlev gördüğünü burada özellikle belirtmek isterim.

 

Saygıdeğer hanımefendinin himayelerinde ilimizde başlatılmış olan Haydi Kızlar Okula ve Ana Kız Okuldayız kampanyaları bu doğrultuda önem arz etmekte ve bugün bunun olumlu sonuçlarını almaktayız ve almaya da devam edeceğiz.

 

Şanlıurfa Kadın Dostu 6 şehirden birisidir.  Kadınlara yönelik yaptığımız çalışmalar kapsamında GAP İdaresi ve diğer kurumların çalışmalarına ek olarak 25 tane kadın Kültür Merkezi açılarak kadınlarımızın hizmetine sunulmuştur. Bu merkezlerde, dezavantajlı grubun içinde yer alan kadınlarımızı ve çocuklarımızı toplumsal olarak güçlendirmek amacıyla faaliyetler yürütmekte ve bu grubun toplumsal statüsünü yükseltmek için çalışmalar yapmaktayız.

 

Yapılan bu çalışmaların halka halka büyüyerek şehrimizdeki bütün kadınlarımızı içine alması, hem ilimiz ve bölgemiz hem de ülkemiz ve komşularımız açısından büyük bir kazanım olacaktır. Kadın sorunlarının yaşandığı ve görüldüğü böyle bir ilde bu toplantının yapılmış olması, ilimizde yapmış olduğumuz çalışmalar noktasında bizleri motive etmiş, heyecanlandırmıştır” dedi.

 

Emine Erdoğan ise yaptığı konuşmasında bölgede düzenlenen böyle önemli bir panele katkıda bulunanlara teşekkür etti. Panelistlere başarılar dileyen Erdoğan, ''Siverek'te böyle bir heyecanı bizlerle paylaştıkları için kendilerine teşekkür ediyorum'' dedi.

 

Bu tür toplantıların daha da artmasını, dünyanın her tarafından gelen bilim insanlarıyla, uzmanlarla; Türk bilim insanları ve uzmanlarla sorunlara çözümler aranmasını, yani bu sürecin devam etmesini gönülden arzuladığını dile getiren Emine Erdoğan, “Bizim medeniyetimizde aile kutsaldır ve dokunulmazdır. Bir evin bahçe kapısından ya da giriş kapısından ötesi, bizim kültürümüzde mahremdir. Orada yaşananlar, orada konuşulanlar her zaman orada kalmış, aile fertleri izin vermedikçe de dışarıya çıkmamıştır. Bu durum, elbette ailenin mahremiyeti, özel hayatın dokunulmazlığı noktasında takdire şayandır, korunması gereken bir durumdur. Ancak, bu gizliliğin, bu mahremiyetin, zaman zaman kötüye kullanıldığını da biliyoruz. Aile içinde yaşanan acılar, dramlar, göz yaşartıcı, vicdan parçalayıcı hadiseler, dışarıya aksettirilmedikçe, adeta sistematik bir işkenceye dönüşmüştür. Eğer şiddet söz konusuysa, açık söylüyorum, kol kırılır ama yen içinde kalamaz. Hiç kimse, ailenin mahremiyeti, ailenin dokunulmazlığı kavramına sığınıp, eşine, çocuklarına şiddet uygulama hakkını kendisinde göremez. Şiddet ve işkence, bir insanlık suçudur. Ancak, kadına ve çocuğa yönelik şiddet ve işkence, bir insanlık suçu olmanın ötesinde, insanlık dışı, insaniyet dışı, vicdan dışı bir suçtur.

 

Gelenek, töre, adet, anane gibi kavramlar, hiçbir şekilde, kadına ve çocuklara yönelik şiddetin mazereti olamaz. Bu kavramların arkasına saklanmak, bu kavramları bir mazeret olarak öne çıkarmak, sadece ve sadece korkaklığın göstergesidir. Töre cinayeti adı altında, kadınları katletmeyi kendi vicdanlarına izah etmeye çalışanlar, ben inanıyorum ki, iki cihanda da vicdanları kararmış, yüzleri kararmış, ellerine masum kanı bulaşmış katillerdir. Bizim medeniyetimizde, yaşlılar, kadınlar, çocuklar, özellikle de kız çocukları, her zaman özellikle korunmuştur, kollanmıştır. Bizim Peygamberimiz, kendi döneminde kız çocuklarının diri diri gömülmesi gibi bir vahşeti cahiliye adeti olarak görmüş ve derhal ortadan kaldırmıştır. Bizim medeniyetimiz, anneleri en kutsal varlık olarak nitelendirmiş, cennetin, annelerin ayaklarının altında olduğu anlayışını hakim kılmıştır. Kim, kadına, çocuğa el kaldırıyorsa, onun eli de, vicdanı da kirlenmiştir.

 

Kadınlara yönelik şiddetin, anayasa ve yasalardan önce, bizzat kadınların mücadelesiyle son bulabileceğini vurgulayan Emine Erdoğan, ''Evinde şiddete uğrayan, ama 'kol kırılır, yen içinde kalır' diyerek, bununla mücadele etmeyen her kadın, hem kendisine, hem de diğer kadınlara haksızlık yapar. Töre cinayetleri karşısında susan her kadın, kendisine olduğu kadar, dünyanın tüm kadınlarına da haksızlık yapar. Okula gönderilmemesi, eğitimden yoksun bırakılması karşısında tepkisiz kalan her kızımız, her hanım kardeşimiz, hem kendisine ve hem de başka kadınlara haksızlık yapmış olur'' diye konuştu.

 

Şu anda, Anayasa ve yasaların şiddetle mücadele noktasında çok önemli bir yere geldiğini ifade eden Erdoğan, ''Hükümet, evini terk etmek zorunda kalan kadınlar için önemli imkânlar geliştirdi. Yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, kadın dernekleri gerçekten güzel çalışmalar yapıyorlar'' dedi.

 

Ama bunların tek başına yeterli olmadığına işaret eden Erdoğan, ''Kadınların bizzat bu meseleye sahip çıkması, daha bilinçli, daha güçlü, dayanışma içinde bir tavır geliştirmesi gerekiyor. Susan, susmak zorunda kalan, şiddete boyun eğen her bir kardeşimizin, cesaretle tepki verebilmesi için, ülkemizin tüm kadınlarını yüreklendirmemiz gerekiyor'' şeklinde konuştu.

 

Panelistlerin konuşmalarının ardından Emine Erdoğan ve Şanlıurfa Valisi Nuri Okutan, çocuğu rahatsız olan bir ailenin evini ziyaret ettiler.

www.balikligol.com