Şahsi menfaat peşinde koşanlar!

Şahsi menfaat peşinde koşanlar!

     Şahsi menfaat peşinde koşanlar, hangi dava da, hangi fikir ve oluşumlarda bulunurlarsa bulunsunlar, bu bağlayıcı değildir. Çünkü şahsi menfaat peşinde koşanlar, davaya, topluma ve insanlara hiçbir şey kazandıramazlar.

     Ancak, Allah’tan korkanlar, davasına inananlar ve toplumların çıkarlarını kendi çıkarlarına feda edenler, insanlığa faydalı olurlar.

     İnanmak ve sevmek; “özveri ister, sadakat ister.” Yiğitlik kolay değildir. Cenneti kazanmak kolay değildir. Allah’ın sevgisine mazhar olmak bedavadan olacak iş değildir. Allah’ın sevgisini kazanmak için cesaret, sadakat, vefa, sevgi ve samimiyet şarttır. Bu vasıflar, olmazsa olmazıdır bu işin.

     Bakınız, ilahlık iddiasın da olan zalim Kral Dakyanus’a ve onun sahte ilahlık otoritesine başkaldıran Ashab-ı Kehf, cesaretli, samimi ve şuurlu oldukları için, Allah’ın hâkimiyetini yok sayarak kendini ilah edinen kralın otoritesini tanımayıp, Allah’ın gücüne sığındılar ve hicret ettiler ve böylece yüce Allah onlar hakkında; “Genç Yiğitler diye bahsetti. Onları Genç Yiğitler olarak vasıflandırdı.” (Kehf 10)

      Cesareti, sevgisi, sadakati ve vefası olmayanların faydaları ve başarıları da olmaz. Korkaklarla, vefasızlarla yola çıkılmaz ve başarılı bir sonuç elde edilmez.

      Doğru olan bir şeyi gördüğü ve bildiği halde yapmamak cesaretsizliktir. Kötülükleri ve yanlışları düzeltmeye çalışmayanlar, kötülüğe ve yanlışa yardım edenlerdir. Kötülükleri ve yanlışları (gücü nispetinde) düzeltmeye çalışmamak, Allah düzeltsin demek, zavallılıktır. Mücadeleden/görevden kaçmaktır.  

       Zira yüce Allah her şeyi düzeltebilir, yüce Allah bir şeyi dilerse, ona; “ol der ve o şey olur.” Fakat yüce Allah; “bazı şeyleri Müslüman kullarının eliyle, gücüyle yapmak ve onları öylece imtihan etmek ister.”

       Yüce Allah buyuruyor; “(Ortalıkta) Hiçbir fitne (şirk) kalmayıncaya ve dinin (hükmün kısıtlamasız) tamamı Allah’ın (buyurduğu şekilde) oluncaya kadar savaşın. Eğer (onlar şirk ve inkârlarına) son verirlerse (bırakın). Muhakkak ki Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir. (Enfal 39)

        Allah için, din için, hak ve hukuk için kötülerle savaşmayan ve kötülüklere karşı mücadele etmeyenler, dava şuuruna ermeyen ve dava inancını bilmeyenlerdir. Dolayısıyla şahsi menfaat peşinde koşanlardır.

        Dava şuuruna ve inancına erenler, şahsi menfaat peşinde koşmayıp, Allah’ın emirlerine karşı teyakkuz halinde olanlardır.

    Dava inancına ve şuuruna ermek, herkese nasip olacak, basit bir görev değildir.

    Bu yolda, ezilmek, yorulmak, dışlanmak vardır.

    Bu yolda sefalet, zorluk ve bazen yalnızlık vardır.

    Bu yolda şehadet gibi ulvi makamlara ermek vardır.

    Bu yolda, Allah’ın sevgisine mazhar olmak vardır.

    Bu yolda Cennet’te Resulullah (sav)’a komşu olmak vardır.

    Her hangi bir toplumsal ve sosyal davada, ister cemaat bazında olsun, siyasi partilerde veya sendikal mücadeleler de olsun, nerede ve ne zaman olursa olsun; istenilen hedefe varamamanın en büyük sebebi; o davanın içinde ki şahsi menfaatçilerin tutum ve amaçları yüzündendir.      

    Çıkarcılar ve samimiyetten uzak olanlar; her daim kendi mensubu bulundukları oluşumu geriye götürenlerdir.

    Bu nedenle altını çizerek diyorum ki, Şahsi menfaat peşinde koşanlar, rahat etmek için rehavet koltuğuna/yatağına yatanlar ve zoru görünce savaşmak yerine sıvışanlar; “Davayı peşinen kaybedenlerdir.”  Selam ve dua ile kalın…