Ahmet Pala; Anadilde eğitime yasak olmaz
Ahmet Pala; "Anadilde eğitime karşı değiliz. Bölge insanının kendi öz dilini konuşmasını engelleyemeyiz. Böyle bir yasak olamaz dedi
İşte Şanlıurfa İl Milli Eğitim Müdürü Ahmet Pala ile yapılan söyleşi;
Celal Çiftçi: Sayın müdürüm, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
A.Pala: Kahramanmaraşta doğdum.3 çocuğum var. İlk, ortaöğrenim ve liseyi Kahramanmaraşta okudum. Lise sonrası Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesine girdim. Üniversite yıllarında kitaplar ve Kuran-ı kerimi bolca okudum. İlk görev yerim olan Fatsa İmam hatip lisesinde öğretmenliğe başladım. Orada çok iyi karşılandım. Herkes bize değer veriyordu, saygı gösteriyordu. Sonra askere gittim. Askerliğimi Mardin İdilde jandarma asteğmen olarak yaptım. Daha sonra tekrar Fatsaya döndüm.1 yıl atama bekledikten sonra Tunceli Perteke atandım. Orada da gayet iyi karşılandım. Daha sonra tekrar Fatsa İmam hatip lisesine döndüm. Oradaki görevimi bitirdikten sonra farklı yerlerde görev aldım.
Celal Çiftçi: TBMM de görev almanızı ve mecliste hangi görevlerde bulunduğunuzu anlatabilir misiniz?
Meclisin ruhunu bilirim
A.Pala: 2002 seçimlerinde kayınbiraderim hükümet ile birlikte parlamentoya girdi. Bana da birlikte çalışalım dedi. Ben de çocuğumun okulu nedeniyle Ankaraya gitmek istiyordum ve meclis serüvenim böylece başladı. Mecliste danışmanlık görevinde bulundum. Yaklaşık 5 yıl görev yaptım. Ben mecliste ordinaryüs profesör diploması almış adamım. Meclisin tüm işleyişini, ruhunu bilirim. Orası ayrı bir dünya. Herkesin görmesi gereken bir ortam. Tabi mecliste iyi kötü anılarımız da oldu.
Celal Çiftçi: Şanlıurfaya geldiğinizde ilk olarak neler hissettiniz? Şanlıurfa ismini duyunca nasıl karşıladınız?
A.Pala: Ben esasen Ankarada kalmak istiyordum. Bana bu görev söylendiğinde hemen telefona sarılıp 2 kişiye danıştım. 1i eşim, 1 tanesi de çok sevdiğim bir dostum. Onlar da olabilir dediler. Ben de kesinlikle bir sıkıntı duymadım. Şanlıurfaya gelmek kesinlikle bir sorun değildi. En zor illerden birine gideceğimi, eğitim açısından en kötü illerden birine gideceğimi söylediler. Nereye gideceğimi açıkçası bilmiyordum. Ancak insana insan olarak bakarsam hiçbir sorun yaşamayacağımı söyledim. Ben mücadeleyi severim. İnsan odaklı bakınca farklı bir şey düşünmüyorum. Ben de Kahramanmaraşlıyım. Yani biz de bu coğrafyanın insanıyız. Kendi toprağımda gibiyim.
Celal Çiftçi: Peki geçmiş sürece göre başarılı olduk mu? Başarıda bir artış sağlandı mı?
A.Pala: Bu, zamana yayılan bir şeydir. Başarının ne zaman geleceği belli olmaz. Eğitimde hemen başarı gelmez. Biz çalışıyoruz. Tabi şartların iyileşmesi gerekir. Mesela bugün bir okul müdürü ile görüştüm. Öğrencilerin neredeyse %40 ı mart ayından sonra yok. Hepsi mevsimlik işçi olarak çalışmaya gidiyor. Bu gerçekten eğitim adına feci bir şeydir. Bu durumun çözümünü arıyoruz.
Ömer Taş: Biz sizi takip ediyoruz. Peki, siz bizi okuyor musunuz, takip ediyor musunuz? Bir de Şanlıurfanın eğitimi için neler yaptınız, neler yapacaksınız ve Şanlıurfa sizce eğitimde nerede bulunuyor?
Halen kurumu tanımaya çalışıyorum
A.Pala: Ben tabi ki fırsat buldukça sizi takip ediyorum. Köşelerinizi ve haberlerinizi okuyorum. Eğitim konusunda ise ben şu an kurumu tanımakla meşgulüm. Müdürleri, öğretmenleri, okulları tanımaya çalışıyorum. Çünkü ben ilk geldiğimde dediğim gibi tüm öğretmenlerime, öğrencilerime ulaşmaya çalışacağım. En uzak köşedeki okulumun öğretmeni, öğrencisi ile konuşacağım. Her fırsatta müdürlere ve öğretmenlere çocuklarımı iyi yetiştirmelerini söylüyorum. Ben de onlara gereken güveni vermeye çalışıyorum. Eğer ben onlara güven verirsem onlar da daha başarılı olmak için çalışırlar. Sınav odaklı anlayışı hem vatandaş olarak hem de il milli eğitim müdürü olarak reddediyorum. Bence SBS başarısı değil iyi insan, iyi vatandaş nasıl yetişir ona bakmalıyız. Buna kafa yorarsak SBS, ÖSS başarıları kendiliğinden gelir. Biz bunları gerçekleştirmedikçe binlerce öğrencimiz profesör, ordinaryüs olsun hiç önemli değildir. Benim öğrencim iyi bir okul bitirip iyi bir meslek edinsin. Ama mesleğini iyi insan olarak yapsın. Örnek insan olursak, bizden sonrakiler bizi takip edecek. Onun için rol model olmayı, iyi insan olmayı önemsiyoruz. Mutlaka sevgi yolunu seçeceğiz.
Celal Çiftçi: Şanlıurfamızda kaç öğretmen, kaç derslik ihtiyacı var ve bu açıklıkları nasıl kapatacağız?
İlköğretimde öğretmen açığı yok, 6 bin branş öğretmeni açığı var
A.Pala: Şanlıurfamızda 2013-2016 arasında bakanlığımızın bana söylediği derslik ihtiyacı sayısı 14 bin. Bunun sadece 6 binini devlet karşılıyor. Öğretmen açığı olarak da ilköğretim de yok denecek kadar az, branş öğretmeni olarak da 6 bin açığımız var.
Bilal Bebe: Merkez İ.Ö.O yıkılıyor. Yaklaşık 60 milyona satılıyor. Merkez İ.Ö.O Şanlıurfanın tarihidir. Orada birkaç kuşak yetişti. Neden yıkılıyor ve nereye gidiyor? İkinci olarak da değerlerimiz kayboluyor. Japonya Hiroşimayı her zaman çocuklarına gösteriyor, onlara hep hatırlatıyor ve yaşatıyor. Biz ise Çanakkaleyi çocuklarımıza iyice hatırlatmıyoruz, öğretmiyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz, düşünceleriniz nelerdir?
Çanakkale ruhunu her sene yaşatmaya çalışıyoruz
A.Pala: Evet, Merkez İ.Ö.O yıkılıyor. Tabi böyle tarihi, hatırları olan bir okulu muhafaza etmek isterdik. Ancak, yıkılması şehrin dokusu için önemliydi. Şehrin dokusunun düzelmesi için orasının yıkılması gerekiyordu. Biz belediyeden onun yıkılmasından sonra daha güzel bir okul yapılması için söz aldık. Çanakkale ve Hiroşimaya gelince, Japonların Hiroşimayı hatırlatması gibi biz de Çanakkale olanca izletip, yaşatmaya çalışıyoruz. Çocuklara Çanakkale ruhunu, o dönemdeki zorlukları, yaşayışı gösteriyoruz. Bunun için Çanakkaleye geziler düzenliyoruz, sinevizyon gösterileri yapıyoruz. Elbette o ruhun diri tutulması gerekir. Ecdadımızın ne denli sıkıntılar çektiğini anlatmamız lazım. Tarih bilincini diri tutarak geleceği diri tutmaya çalışıyoruz.
Recep Akyol: Ben bir veli olarak çocuğumun okulu, öğretmeni, dersleri, arkadaş çevresini önemserim. Bunları bilmek isterim. Öğretmen ve okul denetiminin az oluşu çocuğun başarısını etkiliyor. Bence aile ve okul öğrenciyi denetlemelidir. Çocuğun başarısı böylece gelir. Sizin de öğretmen ve müdürleri denetlemeniz gerekir. Bu konuda sizin düşünceniz nedir?
En uzaktaki öğretmenlerime, öğrencilerime ulaşacağım
A.Pala: Kesinlikle size katılıyorum. Ancak, ben tüm öğretmenlerimi denetleyemem. Bunları okul müdürlerimiz yapacak. Ben de bazen çat kapı yapıp okulları, sınıfları ziyaret edeceğim. Bu konuya kesinlikle gerekli hassasiyeti göstereceğim. Zaten benim işim sahadadır. Ben yerime oturmaya gelmedi. Okullarımı, öğretmenlerimi ziyaret edeceğim. En uzak köşedeki öğretmenime, öğrencime ulaşacağım.
M.Kemal Uğuzlu: Şanlıurfada öğrencilerin büyük bir kısmı kırsal kesimden geliyor. Şanlıurfadaki 10 ilçenin 8inde Kürtçe, 2sinde ise Arapça konuşuluyor. Çocuklar ise kırsalda yaşadığı için okula başlayana kadar Türkçe öğrenemiyor. Bunun sonucunda çocuk daha dil bilmeden okula başlıyor ve dersi anlayamıyor. Çünkü öğretmeni anlamıyor. Sınavda ise İzmirdeki çocuk ile adalet adına aynı sınava tabi tutuluyor. Ana dilde eğitim olmadan başarı geleceğini düşünmüyorum. Sizce anadilde eğitim şart mıdır, olmalı mıdır?
Anadilde eğitime karşı değilim
A.Pala: Ben de size katılıyorum. Eğer çocuk okuduğunu anlamıyorsa, soruları nasıl çözecek. Örneğin; askerlik yaptığım yerde köyün öğretmeni Kürttü. Çocuklara ders anlatırken tıkandığı yerde dersi Kürtçe anlatıyordu. Böylece çocuklar dersi öğreniyordu. Bölgedeki öğretmenler öğrenci ile daha iyi iletişim kurmak istiyorsa Kürtçe bilmelidir. Dili iyi bilmeyen çocuğu aynı sınava tabi tutarsanız başarı gelmez. Bugün dil sorunu eğitimde başarıyı çok etkiliyor. Bu sorunu yaşayan öğrencilerden başarı bekleyemeyiz. Bir bölgenin insanının kendi öz dilini konuşmasını engelleyemeyiz. Böyle bir yasak olamaz. Anadilde eğitim konusunda kesinlikle sizlere katılıyorum.
Numan Babacan: Ben matematik sorununa değineceğim. Matematik hem bu bölgenin hem de ülke geneli eğitimde büyük bir sorundur. Son yapılan YGS sınavında ülke geneli çok kötü ortalaması vardı ve Şanlıurfa en az ortalaması olan illerden biridir. Bunu geliştirmek için yeni sistemde farklı şeyler de yapıldı. Örneğin, matematik 4 dersten 5e çıktı. Tabletler ve Akıllı tahtalar dağıtıldı. Ancak bunların çözüm olacağını düşünmüyorum. Öğreticinin verdiği eğitim önemlidir. Sizin bu konuda öğretmenlere verdiğiniz farklı eğitimler var mıdır?
Matematik ülke olarak yenilgiyi kabul ettiğimiz bir ders
A.Pala: Kılıç kullananın elinde mana taşır. Tablet, akıllı tahta vs. kullanamazsan hiçbir işe yaramaz. Matematik, ülke olarak peşinen yenilgiyi kabul ettiğimiz bir derstir. Aslında çok zor bir ders değildir. Bunu öğretmenin öğretmesi gerekir. Biz bu tür dersleri anlatan öğretmenlerimize eksik olduğu konularda uzman kişilerce eğitimler veriyoruz. Tabi talep meselesi bu. Matematik dersi üzerinde yeni eğitim yılında özellikle duracağız.
Müslüm Çap: Bana daha önceki milli eğitim müdürlerinin nasıl olduğunu sorarsanız, hiçbirisine çok iyiydi diyemem. Sizin nasıl olduğunuz sorulursa da siz gidene kadar bir şey diyemem. Bana göre Şanlıurfa eğitimde başarısız bir il değil. Buradaki çocuklar daha dili bilmeden okula başlıyor, imkansızlıklar içinde, ırgat olarak çalıştığı için okula sadece 4-5 ay gidiyor ve yine de bu şartlarda yetişmiş insanlar, üniversite kazananlar çıkıyor. Size göre bu olumsuzlukların çözüm noktası var mıdır?
Şanlıurfalı zenginler Urfaya olan vefa borcunu ödesin
A.Pala: Çözüm noktası vardır elbette. Başbakanlığın tarım işçisi çocuklar ile ilgili genelgesi var. Genelgenin gereği tam anlamıyla yapılamıyor. Bu konuda hepimizin görevi vardır. Ama görevini yapmayan kurumlar olunca genelge işletilemiyor. Şanlıurfada ise bu durum daha önce konuşulmuş. Şanlıurfada 50-60 bin çocuk tarım işçisi durumunda. Yaklaşık 5 ay eğitimden kopuk olan öğrenciyi sınava alırsanız, doğal olarak hiçbir şey yapamaz. Şanlıurfanın başarısızlığının nedeni budur. Bu sorun ülkenin sorunudur. Şanlıurfalı zenginler eğer buraya iş merkezleri kurar, yatırım yapar ise tarım işçileri dışarı gitmek zorunda kalmaz ve çocukları daha iyi bir eğitim görür. Buradan Şanlıurfalı zenginlere sesleniyorum. Derhal ülkelerine ve şehirlerine olan vefa borcunu ödesinler. Burada ekmek yediler, şimdi de buraya hizmet etsinler. Bunu yaparlarsa kendileri ve vatandaşlar daha mutlu olacaktır.
Abdulkadir İkbal: Çocuklar hem okul, hem de dershaneye gidiyor. Dershane adeta zorunlu bir hale geldi. Bir de ders sayısı fazla. Mesela Ticaret lisesinde okuyan çocuğun 19 tane dersi var. Bu çocuktan nasıl başarı bekleriz? Son olarak da öğretmenlerden not defteri de alınınca, öğretmenin öğrenci üzerinde pek yetkisi kalmadı. Bunun sonucunda öğrencinin öğretmene karşı saygısı yok oluyor. Öğretmene karşı öğrencilerin tutumu kötü yönde değişiyor. Bu konuda yorumunuz nedir?
Dershanelerin özel okula dönüşmesi yükümüzü hafifletir
A.Pala: Okulların elinde müfredat var. O müfredatı yetiştirmek zorundadırlar. Dershanelerde ise böyle bir zorunluluk yok. Orada test tekniği ile egzersiz yapıyorlar. Öğrencinin aklında dersin kalıcı olması için ekstra testler uyguluyorlar. Dershaneler artık sektör haline gelmiş. Dershaneler bizim öğretmenlerin temelini attığı eğitimi testlerle iyileştiriyor. Bizim öğretmenlerimiz de iyi öğretmenlerdir. Şimdi dershanelerin özel okula dönüştürülme fikri var. Bu gerçekleşirse bizim için iyi bir şey olur. Devlet okullarının yükü hafifler. Bir de bakanlığımızın kampus okul projesi var. Bu proje Türkiyede ilk olarak Şanlıurfada yapılacak. Öğretmenlerin yetkilerine gelince de öğretmenlere geniş yetki verince de olmuyor. Önemli olan sevgidir. Eğer öğretmen çocuğa sevgi ile yaklaşırsa böyle olumsuz olaylar yaşanmaz. Çocuk daha saygılı ve başarılı olur.
Mehmet İnat: Biz burada tüm konuları konuşurken asıl gündemde olması gereken bu sorunların yöneticileri, yönlendiricileri olan bazı cemaatler ve sivil toplum kuruluşlarıdır. Onlar kendi idealleri uğruna çekişirken öğrenciler, öğretmenler de onun içinde kayboluyor. Bunların üzerinde bir yaptırım olursa daha düzenli olur. Bu atmosferdeki insanlar öğrencilere neler verebilir, siz bize neyi tavsiye edersiniz?
A.Pala: İlk geldiğimde bana her gelen işimin zor olduğunu söyledi. Benim işim zor ise sizin de işiniz zordur. Çünkü Şanlıurfanın eğitimi için herkes elini taşın altına sokacak. Hepimiz çalışacağız ki eğitim daha iyi yerlere gelsin. Ben kişisel olarak özgür bir insanım. Sendika, parti gibi kuruluşlara bağlanmam. Kimseye de tavsiye etmem. Bence herkes kendisi çalışırsa daha gerçekçi ve verimli olur.
Celal Çiftçi: Mevsimlik işçiler çalışmaya giderken çocuklarını bırakacak yer bulamıyorlar. Yani 12 yaşındaki kız veya erkek çocuğunu okutmak isteyen fakat bırakacak bir yer bulamayan aileler mecburen çocuklarını kendileri ile götürüyorlar. Bunun için YİBOların daha fazla açılması gerekir mi? Bir de 4+4+4 eğitim sisteminin işleyişi hakkında bilgi verebilir misiniz?
4+4+4 ile ilgili sıkıntı olmasın
A.Pala: Biz tam tersi YİBOları kapatıyoruz. Aldığımız bilgilere göre artık hiçbir anne baba çocuğunu yatılı olarak okutmak istemiyor. YİBOlar işlevini yitirmiştir. Merkez YİBOnun yerine Sosyal Bilimler lisesini getireceğiz. 4+4+4 eğitim sistemi ile ilgili olarak da hiçbir sıkıntınız olmasın. Sistem tıkır tıkır işliyor. Milleti kaosa sürüklemenin anlamı yok. Millet ilkokul, ortaokul nasıl olacak diyar. Okullar yerinde kalacak. Sadece tabelalar değişecek. Ancak yeni açılacak okulları müstakil ilkokul ve ortaokul olarak açacağız. İmam hatip lisesinin bünyesinde 9 tane imam hatip ortaokulu açtık. Bakanlığımızın bir başka düşüncesi ise liseleri merkezden alıp kenarlara yaymaktır.
Yasin Yaşuk: Ahmet Pala normal hayatta nasıl birisidir, kitap okur mu, müzik dinler mi, Edebiyat ve sanatla arası nasıldır?
A.Pala: Benim yapmadığım hiçbir iş yoktur. Ben her türlü müziği dinlerim. Kitap okurum. Genellikle Kuran-ı Kerim okurum ve ilahi dinlerim. Bana göre hikâyeler, öyküler fazla hikâyedir. Yani çoğu uyutmadır. Ancak anladım ki eski hikâyelerde oluşturulan bir toplum şekli vardır.
Bilal Bebe: İlçelerde, köylerde birleşik sınıf uygulaması var. Küçük bir odada 1 ile 5. Sınıf arası öğrenciler hep birlikte eğitim görüyor. Bu tür eğitim gören öğrencilerin başarısı olur mu, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İnancı ve davası olan öğretmen olursa her yerde başarı olur
A.Pala: Bu durum Türkiyede çağın yüzkarasıdır. Ancak bu bölgeye has bir şey değildir. Ankarada da bu böyledir. Birleşik sınıfta tabi ki sağlıklı bir eğitim olmaz ama eğer vicdanı, kaygısı, imanı, davası olan bir öğretmen olursa o sınıftan görün bakın ne cevherler çıkıyor. Önemli olan istekle eğitimi vermek ve öğrenenlerin de istekli olması. Bu olursa eğitim nerede olursa olsun fark etmez, başarı yine gelir.
Osmanlı Konukevinde düzenlenen Fikir Kulübü toplantısına Yazı İşleri Müdürümüz Celal Çiftçi, köşe yazarlarımızdan Bilal Bebe, M.Kemal Uğuzlu, Dr. Şerif Kurtuluş, Müslüm Çap, Recep Akyol, Abdulkadir İkbal, Abdi Çakıcı, Mehmet İnat, Ahin Güneş, Ömer Taş ve Yasin Yaşuk katıldı.
Şanlıurfa Olay Gazetesi