Ahmet Kaya Fenerbahçeliydi
özür dileyen Serdar Ortaç'ı Ahmet Türk'e yumruk atan zanlıyla eş tuttu. 'Vay şerefsiz' manşeti içinse Özkök'e yine ağır göndermelerde bulundu...
Star - Pazar
Murat Menteş'in röportajı
Ahmet Kaya'nın vefatının üzerinden 10 yıl geçti ama şarkıları dillerde. Başbakan Erdoğan ondan söz ediyor, medyada da hep gündemde. Ayrıca demokratik açılım dolayısıyla da hatırlanıyor
Ahmet Kaya yaşasaydı acaba bugünkü gelişmeleri nasıl yorumlardı, ne derdi? Eşi Gülten Kaya ile Kürt sorununu, açılım sürecini ve çok erken hayata veda eden ünlü sanatçıyı konuştuk
• Önce biraz hal hatır soralım: Nasılsınız, nelerle meşgulsünüz?
İyi olmayı, iyi hissetmeyi ben de başarmaya çalışıyorum. Gam Production'da Ahmet Kaya ile, kızımla, dış dünyada bana değen sorunlar-memleket gündemi ile meşgul aklım. Yeni ve sürpriz bir çalışmanın da hazırlığı içindeyim.
• Nedir o? Biraz bahsedebilir misiniz?
Önce hayata geçirip sonrasında konuşmak bana daha iyi geliyor. Bu sene eşimin müzik hayatının 25. yılı. Aynı zamanda yokluğunun da 10. yılı. Onu yine kendi üretimiyle selamlamak istiyorum
• Kızınız Melis nasıl? İyi mi? Şimdi kaç yaşında? O neler yapıyor?
Melis iyi. Üniversiteyi bitirdi. Yurtdışında eğitimine devam ediyor. Artık 23 yaşında.
• Eşiniz, siz... hep siyasi bir çerçeve içinde algılandınız. Bu çerçeve sizi sıkmıyor mu? Bu durum, insani, gündelik halleri ikinci plana mı itiyor?
Bir siyasi çerçeve içersinde algılanmak daha iyidir. Bu çerçeve bizi sıkmadı, tersine insan olduğumuzu, düşünebildiğimizi hissettirip, iki de cümle sahibi yaptı bizi. Gündelik hallerden ise isteseniz de soyutlanamazsınız. Baharın geldiğinin farkındayım, bahçemdeki kaplumbağam Sabit Efendi kış uykusundan uyandı.
DEĞİŞİME DİRENENLER VAR
• Türkiye'de ideolojik bir iklim değişikliği olduğu söylenebilir mi? Siyasi gerilimler biraz azaldı mı sizce de?
Emareler var ama değişim dediğimiz süreçler bizim gibi ülkelerde çok hızlı gerçekleşmez. O hız sadece askerî darbe pratiklerine aittir. Bir ülkede değişime direnenler varsa, siyasi gerilim de vardır.
• Ahmet Türk'ün yumruklu saldırıya uğraması, her kesimden -İktidar, medya, siyasi partiler...- tepki gördü. Saldırgan da özür diledi. Bu manzara sizce ne anlama geliyor?
Saldırganın özrü fantastik bir film karesini çağrıştırıyor. Eşini kesip, salam yaptıktan sonra yargılanırken özür dileyen fakat elektrikli sandalye öncesi son isteği sorulduğunda o salamdan bir dilim yemek isteyen adam gibi. Bu tepkiler içinde zaruri nezaket tavrı sayabileceklerim daha fazla sanırım. Bizde de diplomatik incelikleri öğrenenler yok değil. Hepsini içten sayıp memleket adına sevinebilmeyi çok isterdim.
• Kürtlerle ilgili yazılarıyla tanınan gazeteci-yazar Evrim Alataş'ın genç yaşta hastalanıp vefat etmesi, ilginç bir duruma neden oldu. Çünkü, prestijli bir gazetede yazıyordu. Ajitasyondan uzak duruyordu. Ve çatışmacı değildi. Bu genç ölüm, hakikaten yaygın bir sızıya neden oldu. Ne dersiniz, çatışma içermeyen süreçler, duygu birliği kurmayı gerçekten daha da kolaylaştırıyor sanki?
Son cümlenizi onaylamamak mümkün değil. Birbirimize yaklaştıkça aramızdaki boşlukları dolduracağız. Sevgili Evrim meseleye ‘içerden' bakan biri olarak hep incelikli bir mizahla kurardı cümlelerini. Bu üslup sağaltıcıdır. Çatışma nihayetinde bir sonuçtur. Sebeplere bakmak ise hep bir zorunluluk ve sorumluluk olarak duruyor önümüzde.
SIRA TÜRKİYELİ SANATÇILARDA
• Müzisyen, sinemacı, yazar çok sayıda Kürt kökenli sanatçı var. Kürt sorununu estetik, sivil, sanatsal bir dolayımla ifade ediyorlar. Hükümet de Demokratik Açılım'ı desteklesinler diye müzisyen, sinemacı ve yazarlarla temas kuruyor. Bu çift yönlü süreç çözüm ve birlikteliğin temeli olabilir mi?
Sanat; estetiğin, duygunun ve aklın yanı sıra yüksek ahlak, vicdan, zekice üretilen mizah vb değerleri de taşıyan bir disiplin olarak algılandığında işimiz epeyce kolaylaşacak. Bu kadim dilde komşu halka ‘Hûn ça wan in' (‘Nasılsınız') demek, sanata nazaran daha mütevazı fakat daha iyileştirici de olabilir. Burada iş artık önemli oranda Türkiyeli sanatçılara düşüyor.
Yaşasaydı Başbakan'ın sözü için ‘yakışıklı' derdi
• O, Kürtçe türkü söylemenin mücadelesini verdi. Artık devlet televizyonunda Kürtçe yayın var. Kürtçe serbestisi karşısında ne hissediyorsunuz?
Bir ‘serbesti' hissetmiyorum. İnsanlığın hukukunda anne sütü kadar hak olanın içine dahi ‘Devlet' girdiğinde heyecanlananlar vardır, ben onlardan değilim. En temel hakkın lütuf kabilinden sunulması çok incitici...
• ‘Ahmet Kaya, Kürtçe bilmezdi' dediniz mi? Sahiden bilmez miydi?
Dedim. Evet, sahiden bilmezdi. Ebeveynler anadilden uzak tutarak, yaratılan korkudan korumaya çalışırlardı çocuklarını. Ahmet'in, çocukluğuna dair hatırladığı en dokunaklı karelerden biri babasının sessizce söylediği Kürtçe türkülerdir.
İKİSİ OLMADAN ÇOK EKSİĞİM
• Ağabeyiniz Yusuf Hayaloğlu geçen yıl vefat etti. Eşiniz, ağabeyiniz ve siz... Bir üçlü gibi de algılanıyordunuz. Sanırım bunda, Ahmet Kaya'nın ‘Biz Üç Kişiydik' diye başlayan şarkısının da etkisi var. Öyle miydi?
Sahiden, gerçek olamayacak kadar güçlü bir bağ vardı aramızda. Sevginin yanı sıra birlikte üretmenin gücüyle de oluşan bir bağ. Hayatı birlikte kavrayıp, omuzlayıp, birlikte soluklanmanın tadından sonra şimdi çok eksiğim...
• Başbakan'ın ‘Ahmet Kaya olmasaydı şarkılarımız eksik kalırdı' sözü size ne hissettirdi?
Doğru cümlelere ne kadar ihtiyacımız olduğunu hissettim. Geç sarf edilmiş fakat değerli bir cümle. Ahmet'in deyimiyle ‘yakışıklı' bir cümle.
• Ahmet Kaya'nın son sözleri neydi?
Uyku öncesi yatağında kulaklıkla müzik dinleyen Melis'in kulaklığını çıkarıp yatağa döndüğünde, uykuya geçerken ‘Mmm, tatlı canım, patlıcanım, şahane kokularım da yanımda uyusaydı keşke...' demişti.
• Size hep Ahmet Kaya'nın sorulması karşısında ne hissediyorsunuz?
Eksiklik duygusu. Ne söylesem eksik...
• Ahmet Kaya'nın vefatının 10. yıldönümü. Nasıl geçti 10 yıl?
Ömrümün en zorlu yıllarıydı. Hayatın hak üzerine bir adalet kuracağına inanmak iyi geldi. Şarkılar da şifa oldu bana.
• Ahmet Kaya evde nasıldı? Neleri sever, nelere kızardı? Anlatır mısınız?
Ahmet'in pek de bilinmeyen müthiş bir mizah zekası vardı. Çocuklar ve hayvanlar vazgeçilmez varlıklarıydı. Evde 3 köpek, bir tavşan, bir büyük akvaryum dolusu balık, bir minik kuş, bir papağanla birlikte yaşarken, bir kuzu da alıp bahçede ona bakardı. Playstation ve tüm bilgisayar oyunları, her türlü yeni teknolojileri almaktan, kurcalamaktan ve denemekten çok keyif alırdı. Çok iyi geleneksel ve füzyon yemekler yapardı. Gittiği her yerde şaka oyuncakları ve acı biber satan dükkanları bilir, bulur, eğer bunlar yoksa yapı marketlere girip asla kullanmayacağını bildiği tornavidalar ve başka gereçler alırdı. Teleskop, iyi dürbünler, uzaktan kumandalı arabalar gibi oyuncaklarından da vazgeçemezdi. İyi alaturka söylerken, fado dinler, Pir Sultan Abdal'a gözleri yaşarırken caza geçebilirdi. Müziği kutsardı. Gündelik hayatta tanık olduğu haksızlıklar haricinde kızgınlık yaşamazdı ama kesintisiz kızgınlığının sebebi sistem ve değiştiremedikleriydi.
• Hürriyet'in 10 yıl önce onun ilgili ‘Vay şerefsiz' diye manşet atmış olması...
Telafisi imkansız devasa ve tarihsel bir ayıp! Dolaylı bir cinayetin sebebi.
• Özkök'un, bunun için ‘Biraz fazla kaçmıştı' demesini nasıl yorumlarsanız?
Ne kadar fazla? ‘Biraz' mı? Ben yine de ‘vayy...' diye başlayıp, temizleyemeyeceğim bir vicdan kirine bulaşmayayım!
• Ortaç, ‘O dönemde cahildim, şimdi olsa yapmazdım, özür dilerim' dedi...
Bu, Türk'e yumruk atanın özrü gibi.
• Yanlış anlamayın, fakat hiç mi özür kabul etmiyorsunuz? Yani, kimseyi affetmeyecek misiniz?
Özrün kıymetine halel getirmek istemiyorum.
• Ahmet Kaya Fenerbahçeliydi. Futbolla çok ilgilenir miydi?
Bir izleyici olarak takımının maçlarını asla kaçırmayacak, takımı gol yediğinde oturduğu koltuğunu değiştirecek, Ağabeyimle saatlerce FIFA oyunlarını oynarken sayısız joystick kıracak, profesyonel futbolcu arkadaşlarıyla yeşil saha maçlarında kaleye geçip bol gol yiyecek kadar.
• Siz takım tutuyor musunuz?
Dünyaya gözümü açtığımdan beri ailemdeki erkekler (iki kişi hariç) Fenerbahçeliydi ama annem hepsinden fanatikti. Ben de bu ailedenim.