Ahlaki Çöküntü-1
Güzel ahlaklı olmak herkese nasip olmaz. Ancak iyi bir eğitimle çocuk yaşlarda aile tarafından temeli atılır ve o güzel ahlak ölüme kadar devam eder. Bireyler ahlaklı olurlarsa haliyle toplumlarda terbiyeli, edepli hayâlı olurlar. Ahlak her toplumun vazgeçilmezidir. Ahlaklı toplumlar yükselirler, gelişirler. Ahlaklı toplumlar huzurlu yaşarlar. Hele halkı Müslüman olan İslam ülkeleri ise Dininin gereği olarak ahlakta zirve yapmaları gerekir ki, Din düşmanları bile özensin. Teknoloji asrında, Özelde İslam ülkeleri fertleri, genelde ise dünyada insanlık Ahlaki değerlerini yitirmiştir. Ümmetin Peygamberi: Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim. Buyurur. İlahi kelem da ise: Biz O’nu S.A.V en yüksek ahlak üzere halk ettik. Fermanı vardır. Ahlakla ilgili dinimizde Çok ayet ve hadis bulunmaktadır. Ahlakla ilgili ilkeleri sağlam kaynaktan öğrenmek yaşamak her Müslümanın asıl görevidir.
Dünyevileşme o kadar yükseklerde ki, zararlı neşriyat, kene gibi emici kötü reklamlar, Kötülüklerin ahlaksızlıkların fütursuzca işlenmesi, İnsanı ifsad edici görsel ekran görüntüleri insanı ahlaki melekelerden kanser mikrobu gibi manevi yönden bozuyor. İnsani zararlı mahlûklar taifesine itekliyor. Buna ahlaksızlık üreten fabrikada diyebiliriz. Toplumumuzu derinden yaralayan çok önemli, temel bir sorun vardır. Bu sorun; toplumdaki ahlak çöküntüsüdür. Ahlaki çöküntü günümüzde hız kazanmış durumdadır. Esrar, eroin, uyuşturucu, alkol-kumar ve fuhuş sektörü arttıkça toplumda manevi bir çöküntü dönemi başlıyor. Ahlaksızlığın getirdiği manevi huzursuzluk insanlığı tehdit eder hale geliyor ve bu ahlaksızlık tüm toplumu huzursuz etmeye başlıyor.
İçinde yaşadığımız toplumdaki sosyal, ekonomik ve kültürel problemlerin temel nedeni; kirlenmiş bir ahlaki çevrede yaşıyor olmamızdan kaynaklanmaktadır. Toplumu çepeçevre saran bu ahlaki çöküntü, dinden uzak, hiçbir ahlaki değeri olmayan, hiçbir şeye inanmayan, hiçbir şeyi ve hiç kimseyi umursamayan, sadece kendini düşünen bir toplumsal yapı oluşmasına neden olmuştur. Dürüstlük, saygı, sevgi, dostluk, yardımseverlik, şefkat, merhamet, alçakgönüllülük gibi ahlaki kavramlar anlamını ve önemini yitirmişlerdir.
Ahlak çöküntüsünün temelinde yatan neden, insanların manevi değerlerini kaybetmeleri ve dinden uzaklaşmalarıdır. Manevi değerlerini kaybeden insanlar da dünyayı yaşayabilecekleri tek yer olarak görürler ve dünyada kendileri için çıkar sağlamaya, kendi arzu ve isteklerini tatmin etmeye, mümkün olduğunca mala ve statüye sahip olmaya çalışırlar. Böyle yaparak kısa yaşam süresini sorumsuzca geçirirler. Bu sorumsuzlukları da sadece kendilerine değil, çevrelerindeki insanlara da zarar verir.
Ahlaki değerlerin kendileri için hiçbir yarar sağlamayacağını düşünen ve sadece kendi çıkarları için yaşayan bu insanlar, ahlaklı kimseleri ise ‘saf’ insanlar olarak değerlendirirler. Bu tip kimselerin yaşam felsefelerinin en temelini dünyadaki çıkarları oluşturur. Çıkarları uğruna güçlü olanın zayıfı ezmesi, insanlara zulmetmesi üzerine kurulu çarpık bir yaşam felsefesidir bu. Bu tür insanlar hesap gününe inanmadıkları için de ahlaksızlık ve zulüm konusunda hiçbir sınır tanımazlar. Kendi sapık ve karanlık yollarına başkalarını da sürüklemekten geri kalmazlar. Bu amaçla her türlü imkânlarını da seferber ederler. Kendi ahlaksızlıklarını da güzel ve süslü göstermeye çalışırlar ki bu sayede yaptıklarının yanlış olmadığını ve kendi batıl yollarının doğru olduğunu bilinçaltından vermek isterler. Hem kendilerini hem de peşlerinden sürükledikleri insanları helak olmaya sürüklerler de bunun farkına varmazlar… Devamı gelecek yazıda... Selamla kalın selamette kalın.