Adalete bak!!!
Baba Mehmet Ç., İzmir'deki ailenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurması sonucu kazandığı yaklaşık 800 bin TL tazminatın kendileri için de emsal olmasını söyledi.
İzmir'de 1996 yılında erken doğumla dünyaya gelen ve AIDS hastalığı virüsü olan HIV'li kan verilen Y.O., AİHM'in kararıyla haklı bulunurken, 2007 yılında Şanlıurfa'daki olayla ilgi açılan dava devam ediyor. AİHM, yaklaşık 800 bin TL tazminat belirlerken, Y.O.'ya ömür boyu devletçe bedava tedavi sağlanmasına hükmetti. Şanlıurfa'da ise HİV virüslü Y.Ç.'nin Ankara'ya gidiş geliş yol masrafı karşılanıyor.
ŞANLIURFA'DA 12 YIL SONRA GELEN İKİNCİ İHMAL
1996 yılında sezaryenle doğum yaparken Kızılay Kan Merkezi'nden alınan kanla HİV virüsü bulaştıktan sonra AIDS'e yakalanan ve bir süre sonra hayatını kaybeden Siverekli Müzeyyen Işıkgöz'ün ardından, 12 yıl sonra bir hemşirenin ihmali sonucu 1 yaşındayken HIV virüslü kan verilen Y.Ç.'nin tedavileri belirli aralıklarla Ankara'da devam ediyor. 2007 yılının Mart ayında meydana gelen olayda, Şanlıurfa'nın Ulucanlar Köyü'ne bağlı Körögöz Mezrası'nda yaşayan 6 çocuklu Mehmet Ç. ailesinin en küçük çocuğu 1
yaşındayken Y.Ç.'nin üzerine çaydanlıkta bulunan sıcak su dökülünce vücudunun bir bölümü yandı. Baba Mehmet Ç.'nin tedavi için Şanlıurfa'ya götürdüğü Y.Ç., 500 Yataklı Devlet Hastanesi Yanık Ünitesi'ne yatırıldı ve tedavisi sırasında Y.Ç.'ye kan gerekti. Küçük çocuğun yakınları gerekli kanı temin etmek için 500 Yataklı Devlet Hastanesi'nin Kan Merkezi'ne başvurmuştu. Görevli hemşire A.B., daha önceden deftere negatif olarak işlediği kanı Y.Ç.'nin yakınlarına verdi. Kan Bankası'ndan alınan kan, yanık
ünitesinde küçük çocuğa verilmişti. Bir türlü iyileşmeyen Y.Ç., daha sonra tedavisi için Adana'ya götürüldü. Adana'da yapılan kan tetkikinde HIV virüsünden şüphelenen doktorlar, Y.Ç.'nin kan örneğinin Ankara Hıfzısıhha Kurumu'na gönderilmesi gerektiğini aileye belirtmişti. Daha sonra 500 Yataklı Devlet Hastanesi'ne geri gelen aile, burada görevlilere durumu anlatmıştı. Konu Hastane tarafından Sağlık Müdürlüğü'ne intikal ettirilmiş ve Sağlık Müdürü bunun üzerine yaptığı araştırmada, olayın gerçek olduğunu
öğrenince durumu Sağlık Bakanlığı'na bildirmişti. Sağlık Bakanlığı ise yapılan tetkikler sonucunda küçük çocuğun HIV virüsü taşıdığını tespit etmişti.
Olayın ortaya çıkmasının ardından Sağlık Bakanlığı, küçük çocuğun gelişmiş bir hastanede tedavisinin yapılması için yer ayarladı. Y.Ç. ve ailesi Sağlık Müdürlüğü tarafından karayolu ile Ankara'ya her 3 ayda bir gönderiliyor. Sağlık Bakanlığı ihmal bulunan olayı aydınlığı kavuşturmak için müfettiş görevlendirmişti. Aile de boş durmayarak Sağlık Bakanlığı'na dava açmıştı. Yaklaşık 2 yıldır devam eden dava halen sonuçlanmadı.
AİLE KÖYDEN ZORLA GÖÇ ETTİRİLDİ
Oğlunun Şanlıurfa'daki Hastanede AIDS'e yakalanmasının ardından Şanlıurfa İl Sağlık Müdürlüğü, ekonomik durumu iyi olmayan baba Mehmet Ç.'yi Yardımcı Sağlık Ocağında temizlik şirketi üzerinden işe aldı. Halen Sağlık Ocağında temizlik görevlisi olarak çalışan Mehmet Ç.'nin Sağlık Bakanlığı aleyhine açtığı tazminat davası Şanlıurfa Bölge İdare Mahkemesinde sürüyor. Yanık ünitesinde çalışan hemşeriler hakkında da kusurlu oldukları iddiasıyla Şanlıurfa Sulh Ceza mahkemesinde davası açıldı. Y. Ç.'nin ADIS'li
olduğunun yaşadıkları Karagöz mezrasında duyulması üzerine mezrada yaşayan aileler çocuklarıyla küçük çocuğun oyun oynamasını yasakladı. Küçük Y.Ç.'nin hastalığının çocuklarına da buluşacağı endişesini taşıyan köylüler, baba Mehmet Ç.'den köyden göç etmesini istedi. Köylülerin baskısı üzerine baba Mehmet Ç. mezra yakınlarında babasına ait tarlada ev yaparak buraya taşındı. Yıllardır yaşadığı köyü, köylülerin baskısı üzerine terk etmek zorunda kalan Mehmet Ç., 300 metrekarelik bir alana briketlerden yaptığı
sıvasız, üstü çamurlu kapalı 2 odalı bir evde 1 yıldan bu yana yaşıyor. AIDS'e yakalanan oğlunun 3 ayda bir kontrol için Ankara'ya götürdüğünü belirten Mehmet Ç., "Biz köyden yaklaşık 1 kilometre uzağa göç ettik. Komşularımız bize bulaşıcı bir hastamızın olduğunu, köyden ayrılmamızı istediler. Babama ait bir tarla vardı. Onlarında başka bir yerde tarlası vardı. Değişim yaptık. Onlar bizim tarlayı aldı, bende onların tarlasını aldım. Eskiden inşaatlarda çalışıyordum. Oğlumu Ankara'ya götürüyorum. Yol parasını
Sağlık Müdürlüğü karşılıyor. Yeme, içme parası da benim cebimden gidiyor. Şuan bir şirkette çalışıyorum. Buna da çok şükür. Geçici olarak çalışıyorum. İşim 3 yıllıktır. Orda çalışıyorum. Sözleşmem 36 aylık. Ondan sonrada ne iş yapacağımı bilmiyorum. Allah'a sığınırım" dedi.
"İZMİR'DEKİ DAVA BİZE DE EMSAL OLSUN"
İzmir'deki davanın sonuçlandığını ve Şanlıurfa'da bulunan oğlunun sadece yol parasının karşılandığını belirten acılı baba Mehmet Ç., İHA muhabirine "Şuan mahkemeye soruyorum, sonucun belli olmadığını söylüyorlar. Dava sonucunu bekliyoruz. Avukatıma söylüyorum sonuçların daha gelmediğini söylüyor. Daha ne kadar süreceğini bilmiyoruz artık. Bir yıl mı, iki yıl mı, ne kadar süreceğini bilmiyoruz. Bende Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gideceğim, orda dava açacağım. İzmir'de böyle bir olay yaşanmış, aynı
bizim olay gibi. Bu hastalığın tedavisi yok. Çocuğum AIDS olduğu için bizde mahkemeye dava açtık. Daha sonuç yok. İnşallah bizim de sonucumuz İzmir'deki gibi olur" diye konuştu.
MÜZEYEN IŞIKGÖZ VE BİR ÇOCUĞU AIDS'E YAKALANMIŞTI
Öte yandan, 1996 yılında Şanlıurfa Doğum Hastanesi'nde sezaryenle yaptığı doğum sırasında Kızılay Kan İstasyonu'ndan alınan bir ünite kanla AIDS hastalığının pençesine düşen Müzeyen Işıkgöz, 2 yıl sonra bebeği Rukiye Işıkgöz'ü kaybetmişti. Çocuğunun ölümünden sonra her gün ölüm korkusu yaşayan Müzeyen Işıkgöz de hayatını kaybetmişti. Işıkgöz ailesi yaklaşık 154 bin TL tazminat almıştı.