ABDestli Kapitalizmin mucidi Eren Erdem, Yaşar Nuri Öztürk kadar ‘donanımlı’, Zekeriya Beyaz kadar ‘gülünç’ değilse de en az onlar kadar Atatürk ilke ve inkılaplarına sadık bir yazar.
Balyoz ve Ergenekon davası ile paralel seyreden davanın adı ‘İnternet Andıcı davası’dır. Bizzat Genelkurmay eliyle kurulup işletilen haber sitelerinde Kemalist subaylar AK Parti hükümetine karşı kara propaganda örgütlüyorlardı. Atatürkçü değerleri yeterince benimseyemediği ve siyasetin ekseni kılamadığı için Genelkurmay tarafından hedef tahtasına konan AK Parti hükümeti söz konusu sitelerde “dinci, gerici, yobaz, mürteci” vs. sıfatlarıyla yaftalandığı kadar “AB ve ABD’nin işbirlikçisi, Yahudi sermayesinin uzantısı, vatan haini” vs. gibi sıfatlarla da karalanmaktadır.
Kemalist iktidar sınıfları tarafından organize edilen psikolojik harekatı Ali Kalkancı-Fadime Şahin gibi ‘karikatür tipler’ üzerinden yürütme imkanı ortadan kalktığı için teorik ve siyasi-iktisadi söylemi daha güçlü, mücadeleyi sokakta örgütlemeye aday yeni bir ‘sivil konsept’ kaçınılmaz oldu. Yeni yaftalamalar, popülerize edilme imkanı yüksek karalayıcı isim ve sıfatlar, akıl karıştırıcı kıyas ve benzetmeler, küçük düşürücü ve itibarsızlaştırıcı sentetik kavramlarla reorganize edilen bu stratejinin en önemli vurgusu Müslümanların AB, ABD emperyalizmiyle ve küresel kapitalizmle işbirliği içerisinde olduğu yalanı ve iftirasıdır. Öyle ki radikal İslam’ın temsilcisi Usame bin Laden’den ılımlı İslam’ın temsilcisi Fethullah Gülen’e kadar tüm İslamcılar ABD’nin işbirlikçisi, küresel sermayenin kuklası olarak lanse edilmektedirler. Kemalist ve ulusal sol-sosyalist örgütler marifetiyle imal edilen son kavram ise ABDestli Kapitalizm kavramıdır.
Türkiye’de yaşanan bütün huzursuzlukların ve İslam’daki bütün sapmaların kaynağında Emevi bozgunculuğu ve Haçlı Emperyalizmi’ni gören bu vatan evladı, Atatürk çocuğu “Kur’an’ın dininde türban; don bezinden daha kutsal değildir!” veya “Sahip çıkılması gereken başörtüsü değil, don bezidir” gibi terbiyesizce benzetmeler üzerinden başörtüsünün farziyetini alaya almakla da iktifa etmiyor. Üstüne, başörtüsüz, simge ve şekilsel ibadetlerden arındırılmış, bilimsel, ilerici, sınıfsız ama mutlaka Atatürkçü bir toplumsal model öneriyor. Bu model dışında kalan bütün arayışları küresel kapitalizmin ülkemizde giderek büyüyen ABDestli kapitalizm eliyle oluşturacağı bölme-parçalama, etnik çelişki ve çatışma oyunu olarak algılıyor.
Balyoz ve Ergenekon davası ile paralel seyreden davanın adı ‘İnternet Andıcı davası’dır. Bizzat Genelkurmay eliyle kurulup işletilen haber sitelerinde Kemalist subaylar AK Parti hükümetine karşı kara propaganda örgütlüyorlardı. Atatürkçü değerleri yeterince benimseyemediği ve siyasetin ekseni kılamadığı için Genelkurmay tarafından hedef tahtasına konan AK Parti hükümeti söz konusu sitelerde “dinci, gerici, yobaz, mürteci” vs. sıfatlarıyla yaftalandığı kadar “AB ve ABD’nin işbirlikçisi, Yahudi sermayesinin uzantısı, vatan haini” vs. gibi sıfatlarla da karalanmaktadır.
Psikolojik harekatın asli ve belirleyici unsurun üniformalı subaylar olması, bu cephede “sivil ve üniformasız subaylar”ın olmadığı anlamına gelmez.
Kemalist iktidar sınıfları tarafından organize edilen psikolojik harekatı Ali Kalkancı-Fadime Şahin gibi ‘karikatür tipler’ üzerinden yürütme imkanı ortadan kalktığı için teorik ve siyasi-iktisadi söylemi daha güçlü, mücadeleyi sokakta örgütlemeye aday yeni bir ‘sivil konsept’ kaçınılmaz oldu. Yeni yaftalamalar, popülerize edilme imkanı yüksek karalayıcı isim ve sıfatlar, akıl karıştırıcı kıyas ve benzetmeler, küçük düşürücü ve itibarsızlaştırıcı sentetik kavramlarla reorganize edilen bu stratejinin en önemli vurgusu Müslümanların AB, ABD emperyalizmiyle ve küresel kapitalizmle işbirliği içerisinde olduğu yalanı ve iftirasıdır. Öyle ki radikal İslam’ın temsilcisi Usame bin Laden’den ılımlı İslam’ın temsilcisi Fethullah Gülen’e kadar tüm İslamcılar ABD’nin işbirlikçisi, küresel sermayenin kuklası olarak lanse edilmektedirler. Kemalist ve ulusal sol-sosyalist örgütler marifetiyle imal edilen son kavram ise ABDestli Kapitalizm kavramıdır.
ABDestli Kapitalizmin mucidi Eren Erdem, Yaşar Nuri Öztürk kadar ‘donanımlı’, Zekeriya Beyaz kadar ‘gülünç’ değilse de en az onlar kadar Atatürk ilke ve inkılaplarına sadık bir yazar. Bu sadakat sonucu Eren Erdem, vatanın bütünlüğünü tehdit eden aşırı dincilere karşı, devletin laik-ulusal birliğini parçalamak için dini siyasete alet eden mürtecilere karşı saf ve temiz dinimizi korumak üzere durumdan vazife çıkarmış bir vatan evladı.
Türkiye’de yaşanan bütün huzursuzlukların ve İslam’daki bütün sapmaların kaynağında Emevi bozgunculuğu ve Haçlı Emperyalizmi’ni gören bu vatan evladı, Atatürk çocuğu “Kur’an’ın dininde türban; don bezinden daha kutsal değildir!” veya “Sahip çıkılması gereken başörtüsü değil, don bezidir” gibi terbiyesizce benzetmeler üzerinden başörtüsünün farziyetini alaya almakla da iktifa etmiyor. Üstüne, başörtüsüz, simge ve şekilsel ibadetlerden arındırılmış, bilimsel, ilerici, sınıfsız ama mutlaka Atatürkçü bir toplumsal model öneriyor. Bu model dışında kalan bütün arayışları küresel kapitalizmin ülkemizde giderek büyüyen ABDestli kapitalizm eliyle oluşturacağı bölme-parçalama, etnik çelişki ve çatışma oyunu olarak algılıyor.
Soner Yalçın’ın Odatv adlı sitesinde yazılar yazan, Doğu Perinçek’in Ulusal Kanal’ında programlar yapan, Ergenekon’un sokaktaki ulusal-sol örgütlenmesi Türkiye Gençlik Birliği’nin temsilciliklerinde konferanslar tertip eden Eren Erdem’in aynı zamanda adilmedya ve Emek ve Adalet Platformu etkinlikleri üzerinden bizim mahalleye ajitatif ve provokatif nasihatlerde bulunması son derece manidardır. Nasihat alacak, dini-ahlakı, siyaseti öğrenecek başka ‘adam’ mı bulamadınız? Bazı arkadaşların Eren Erdem ve benzerlerinin Allah rızası ya da fıtri duygularla değil Kemalist sistemin bekası, askeri vesayetin devamı için mücadele ettiğini anlayamayacak kadar mı basireti bağlandı?
ABD emperyalizmine ve küresel kapitalizme karşı, cephede teorik-pratik mücadele örgütlemekten Kemalizm’le, askeri darbe politikalarıyla, TÜSİAD sermayesiyle, yolsuzluğu şiar edinmiş bürokratik iktidar elitleriyle mücadeleye fırsat bulamayan yeminli “ABDestli Kapitalizm” düşmanı kadroların peşine takılan “Ebuzer’e özenen” gençler maalesef İslami mücadele verdiklerini zannediyorlar. Oysaki Kemalist kadrolar, haksızlık karşısında adaleti talep eden Müslüman gençleri ibadet bilinciyle adaleti ikame etmeye değil Mescid-i Dırar’da namaza durmaya davet ediyorlar.
Günaha, ifsada, lükse, saltanata, gösterişe tutkun birey ve cemaatlerin ıslahı ulusal-sol-Kemalist söylemlerden apartılıp da matah bir işmiş gibi sahiplenilen yabancılaştırıcı söylem ve eylemler üzerinden mümkün olmaz. Ödünç üstelik de vakıa ile uyumsuz söylem ve eylem biçimlerinin bir taraftan ibadetsiz diğer taraftan tamamen iktisadi değerlere endekslenmiş yeni bir İslam üretme yoluna giriştiğini görüyoruz. Bir sonraki yazıda Eren Erdem gibi Kemalist kadroların çakma mamullerini bizim mahalleye pazarlayanlar üzerinde durmaya çalışacağız.