ABD ve Batı'nın Korkusu

ABD ve Batı'nın Korkusu

Biz ve onlar" "uygarlar ve barbarlar" şeklindeki bir ayırıma gitme ve hayali düşman icat etme kompleksine sahip olan Batı, kendisi dışındaki insanlara değer vermemektedir. Batının bu tutumu tüm insanlığı ilgilendiren hayati bir sorun olduğu gibi bizzat Batı için de önemli bir çıkmazdır. Şöyle ki:

Her zaman hayali düşmanlar icat ederek hayatlarını sürdüre gelen bir kültürün çocuklarının başkalarına sürekli olarak korku ve kuşku ile baktıkları için ontolojik bir güvensizlik içinde yaşadıkları muhakkaktır. Bu durum kaçınılmaz olarak Batılıların başkalarıyla kurdukları ilişkileri şiddet ekseni üzerinde kurmalarına yol açıyor.

Batılıların Rönesans'tan sonra önce doğaya hâkim olma arzuları, ardından doğayı tahrip etmeleri; sömürgecilik tecrübesi yoluyla başka toplumları ve kültürleri kontrol altına almayı ve tahrip etmeyi meşrulaştırmaları... Bütün bunlar başkalarına karşı korku ve kuşku ile yaklaşma ve dolayısıyla düşman icat ederek varlığını sürdürebilme hastalığının ürünüdür.

Batılılar, dünyanın merkezinde sürekli olarak kendilerinin olmasını ve her şeye sadece kendilerinin çeki düzen vermelerini istiyorlar. Bu anlayış, daha önce insanlık tarihinde görülmemiş çok ürkütücü bir durumdur.

Dünya tarihinde daha önceleri farklı kültür ve medeniyetler zaman zaman birbirileriyle kavga ederek de olsa bir arada var olmayı başarmışlardı. Bugün gelinen noktada böyle bir şey neredeyse imkânsız hale gelmiş gibidir. Bugün Amerikalılar, başka kültürlere ve medeniyetlere kendileri olarak var olma imkânını tanımak istemiyorlar. "Batılı değerleri kabul etmeyenler teröristtir ve düşmandır" varsayımıyla her kültür ve medeniyet kıpırdamasını kendi hegemonyalarını sarsacak bir tehdit olarak görüyor ve bu tehdidi bertaraf etmek için ellerinden gelen her şeyi yapmayı meşru kabul ediyorlar.

 Eğer insanlık adına onların bu emellerine karşı çıkmak isteyenler olursa, kestirmeden onları işgal etmek için bin bir türlü yalan ve dalavere ile işgallerini meşru göstermeye çalışıyorlar. Son aylarda ABD'nin Suriye ve İran'a yönelik tehditlerini bu açıdan değerlendirmek lazımdır.

Son örnek İran'ın uranyumu zenginleştirme projesine yönelik Batı'nın tacizci tavırlarıdır. Amerikalıların İran'dan en son istedikleri şeyi Türkiye ve Brezilya başarınca Batılılar kirli savaş senaryolarının düğmesine bastılar. Bu kez sadece İran'ı değil, aba altında sopa gösterir gibi Türkiye'yi de tehdit ediyorlar.

Fakat size bir şey diyeyim mi? Bütün bunlar korkudandır ve korkunun ecele faydası yoktur. Eğer Batılılar başka kültürlerin ve medeniyetlerin de en az Batı kültür ve medeniyeti kadar var olma haklarını kabul etmezlerse ve Siyonistlerin telkinleriyle kendileri dışında meydana gelen her kıpırdanışı tehdit olarak algılamaya devam ederlerse bunun sonucunda iki şey olabilir:

 Birincisi, Batılılar uzun vadede dünyayı sonu nereye varacağı belli olmayan savaşların eşiğine sürükleyebilirler. İkincisi de Batılılar açısından tarihin sona ereceği anlamına gelecektir. Her iki durumda da Batı kaybedecektir.

 Öyle görünüyor ki, Batılılar bu şiddetli korku ve kuşku ile kıpırdama işaretlerini veren ülkeleri, daha açık bir deyimle İslam ülkelerini işgal etmeye ve bunu demokrasi ve insan hakları adına yaptıklarını iddia etmeye devam edeceklerdir.