28 Şubat'ın Urfalı tanığı Sıtkı Aloğlu anlatıyor

28 Şubat Post modern darbesi döneminde Büyük Birlik Partisi (BBP) İl Başkanı olan Sıtkı Aloğlu, 28 Şubat post modern darbenin yıl dönümünde özel açıklamalarda bulundu.

28 Şubat'ın Urfalı tanığı Sıtkı Aloğlu anlatıyor
28 Şubat döneminde Refahyol Hükümetinin iktidarda olduğunu hatırlatan Aloğlu, o  dönemde Büyük Birlik Partisi'nin 7 milletvekili ile dışardan Refahyol iktidarını desteklediğini ifade ederek, "BBP kilit noktada idi, Rahmetli Muhsin bey, dinine diyanetine mukaddesatına bağlı bu insanları desteklememiz gerekiyor diyerek Refahyol hükümetine dışarıdan destek kararı verirken, konuyu teşkilatları ile istişare ederek Refah yol hükümetine destek oldu."dedi.

Teşkilatı başkanı olarak Şanlıurfa'nın sorunlarını o dönemde meclise taşıdığını dile getiren Aloğlu, "İktidar partisi değildik buna rağmen, soru önergeleri verilmesini sağlayarak Urfa'nın sorunlarını gündeme getiriyorduk."dedi.
Türkiye ekonomik bunalımlı günlerden geldiğinden Refah yol hükümetinin enkaz olarak aldığı ekonomik sorunlarla mücadele ederken, gidişatı durdurmak isteyen karanlık güçlerin 28 Şubatın hazırlığı içersinde olduğunu ifade eden Aloğlu, açıklamasında şunları kaydetti: "Onlara hizmet eden ekipler Refah yolun çalışmaması için ellerinden gelen tüm engellemelere başladılar. Bunlar, iş komiteleri, Medya sahipleri ve köşe yazarları, YÖK, Üniversite rektör ve ekipleri, çeşitli sivil toplum kuruluşları ve silahlı güçler bunların tamamı bir araya gelerek oluşturdukları mozaik ile ülkeyi kaos içerine sokacak projeleri hazırlıyorlardı.

Muvaffak da oldular. Refahyol hükümeti karşısında silahlı güçler içersine alarak bir muhalefet cephesi kurdular 
Açıkçası bir  "apoletliler parlamentosu" oluşturdular. 

Refahyola büyük bir muhalif güç oldular. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir sözünden yola çıkarsak, halkın oyları ile iktidara gelmiş, çoğunluğu elde etmiş 2 partinin birleşmesinden oluşmuş Refahyol hükümetini yıpratmak için karşı halkın zararına olabilecek tüm projeleri üreterek; 28 Şubatın oluşumuna destek veren önemli ayakları kullanarak Refahyol hükümetini çalıştırmamak ve ekonomik çalkantılarla meşgul etmeye başladılar.

Ben inanıyorum ki bizim gibi refah yol hükümetine destek veren, Refah Partisi, Doğruyol Partisi'nin taşra teşkilatları da başörtü meselesinden inim inim inlemeye başladılar. Biz bunları hem yerel devlet kamu yöneticilerimize toplantılarda anlatırken yerel yöneticiler suskunluğu tercih ettiler ve Ankara'nın emri böyle demeye başladılar.

Genel merkez toplantılarında Rahmetli Muhsin beye bunları anlatırken çok duygulu anlar yaşanıyor. Muhsin Bey çok üzülüyordu. Bu konuya hassasiyetini ifade etmek için kelimeler bulamıyordu. Biz dışardan destek verdiğimiz için biz hükümete göre daha rahattık.

Rabim, Muhsin beye de, Erbakan Hoca'ya da rahmet etsin.

Genel başkanımıza BBP olarak Sayın Başbakan Erbakan'ın bu gelişen olayların ne demek olduğunu ve hükümet olarak neden karşı tavır alınmadığını sorulmasını istedik.

Genel başkanımızla Merhum Başbakan Erbakan hoca ekip olarak daima görüşüyorlardı. Bununla ilgili olarak görüşeceğini beyan etti.

Daha sonra bu görüşmelerin neticesinde Muhsin Bey ,"Ben başbakanı anlayamıyorum. Merak etme Muhsin evladım, diyor başka bir şey demiyor".diyordu.

Buna rağmen bu sıkıntılar sadece onların değil bizimde sıkıntılarımızdır derdi.
Hoca 28 Şubatın kanlı olmasını engellemiştir. Bu süreci en az zararla atlatmayı başarmış, sükûnet etmiş, ülke ekonomisinin daha fazla zarar görmesini engellemiştir.

Halkı ayaklandırmayarak 28 Şubatçıların ekmeğine yağ sürmemiştir.
Hoca siyasi bir deha olarak karşımıza çıkmıştır. 

Taşradaki yöneticiler Ankara'nın sert politikasını görünce daha da sertleşecek ülkenin çok daha fazla görmesine sebep olacaklardı.

Netice itibari ile süreç tamamlandı 28 Şubatın oluşumu için dönemin cumhurbaşkanına hükümet değişimi dayatması yapıldı. Ne kadar acıdır ki, dönemin cumhurbaşkanı bizim Anadolu halkının oyları ile gelmiş 2 siyasi partinin hükümeti bırakmasını yeni hükümet kurma görevini Tansu hanıma vereceğini belirtmesine rağmen bu görevi Mesut Yılmaz'a vermiştir.

Buradan şunu anlıyoruz o vakıayı şimdi tahlil etiğimizde bakıyoruz ki Sayın Demirel bir başkanlık sistemini oturtturmaya çalıştığını görüyoruz.

28 Şubat hükümeti taşrada, Anadolu da büyük demokratik yıkımlara sebep oldular. Batı çalışma grupları ile o eksende çalışan diğer ekipler dindar Anadolu halkına cendere vurmaya çalıştılar. Burada vurulan cenderelere sebep olan 28 Şubat'a destek veren ve yanında yer alan antidemokratik güçlerdi.

Medyada dindarların söylemlerini üniversitelerin bilimsel akademik çalışma yapan bilim adamlarına kamu hizmeti yapan tüm toplum kademelerine anti demokratik uygulamalar yapılarak prosedürler üreterek Türkiye'nin adeta yıkılmasına çanak tutmuşlardır. İllerde Üniversitelerde akademik düşüncesinde olan kadrolar parçalara böldüler. Tek suçu dindar olanları işten el çektirmekti. 

Netice itibari ile Demokratik bir ülkede demokratik gidişata dur diyenlerin ne için karşı atak yaptıklarını şimdi daha iyi anlıyoruz. Kendi alanlarında şaibeleri olduğundan bu işlere girdiğine ben inanıyorum.
Çünkü giden 15 yıl içersinde vakıayı tahlil etiğimizde daha sonra yolsuzluklarla suiistimallerle mahkemelerde yargılandıkları ve zimmetlerine para geçirdikleri ortaya çıktı.

Medya kanalının bunlardan nasıl beslendikleri. İşadamların bankaları nasıl boşalttıkları, 1 gecelik repoların nasıl oluştuğunu, sahte alim ve din adamlarının nasıl öne çıkarıldığına şahit olduk.
Allah, Bu ülkeye demokratik yaşamayı daim etsin. Dinine mukaddesatına bağlı insanlar payidar etsin."
Tahir Coşandal / Yeniurfa