Cumhurbaşkanı ile Özgür Özel’in ilk buluşmalarında nelerin konuşulduğunu, siyasette yumuşamanın ne anlama geldiğini yeni yeni öğreniyoruz.
1) Kuşkusuz affetmek bir erdemdir. Hatta eskiler, “En büyük erdem nedir?” sorusuna, “Muktedir iken affetmektir” cevabını vermişler. Ancak genel hukuk kurallarına göre kişi, yetkili bir makamda da olsa ancak kendi haklarına tecavüz edenleri affedebilir. Devlet başkanı, velev ki kanun kendisine yetki vermiş olsa bile, halkın hukukuna tecavüz edenleri affetme yetkisine sahip değildir.
2) Hem amme hukukuna hem şahsi bir çok hukuka tecavüz eden, bu sebeple ülkede kaos oluşturan paşaları, yaşlılık ve hastalık sebebiyle affetmek hiç kimsenin hakkı değildir. 28 Şubatın mağdurlarından bir tek kişi bile af yetkisini kullanmazsa onlar affedilemezler. Çünkü işlerini kaybeden o mağdurların bir kısmı hala mağduriyet içindedirler.
Başörtüleri sebebiyle okuyamayan öğrenciler, üniversitelerden atılanlar, fakülte birincisi olduğu halde sahnede diplomasını alamayanlar, konuşmak istediğinde ağzı kapatılanlar, yurt dışında okumak zorunda bırakılanlar, eşleri başörtülüdür diye lojmandan çıkarılanlar ve askeriyeden atılanlar… Bu mağdurlar o paşalara haklarını helal etmedikçe Cumhurbaşkanı onları affedemez. Cumhurbaşkanı Erdoğan maalesef, bu zalimler tarafından bir daha tuzağa çekildi. Mağduriyet apaçık hala ortadayken ve birileri hala aba altından sopa gösteriyorken bu kez vatandaşlar, “Ya Cumhurbaşkanının bir bildiği vardır muhakkak” demeyecek, “Reis O zalimlere kanma, biz bu filmi daha önce görmüştük” diyecekler.
3) Daha önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın emriyle, terör örgütüne silah bıraktırmak için çözüm süreci veya kardeşlik projesi adı altında onların yurt dışındaki yöneticileriyle ve meclisteki siyasi temsilcileriyle görüşüldü; projenin başarılı olması için bir sürü akil adamlar devreye sokuldu. Hatta açılımın bir göstergesi olarak bir grup terörist ellerini
kollarını sallayarak, gurur ve kibirle ve muzaffer komutan edasıyla Habur sınır kapısından ülkeye giriş yaptılar.
2009'da başlatılan süreç, 16 Temmuz 2014'te Resmî Gazete'de “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” adıyla kanunlaştı. Altı maddelik bu kanuna göre sürecin amacı silahların bırakılması ve terörün sona erdirilmesidir. Çözüm süreci kapsamında örgütün yurt dışındaki liderleriyle de görüşülebilir. Ancak terör örgütleriyle görüşen personel ve silah bırakıp ülkeye giren teröristler, hiçbir idari ve adli takibata maruz kalmazlar.
4) Gelin görün ki, süreç 22 Temmuz 2015’te, Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesiyle sona erdi. Feyyaz Yumuşak ve Okan Acar isimli iki polis memuru saat 06.00 civarında başlarına susturuculu silahtan çıkan kurşunlarla öldürüldüler. Olay, ölen polislerin 09.00'da başlayan mesailerine gitmemesi sonucu öğrenildi. Cinayeti işleyenin terör örgütü olduğu şüphesiyle birkaç kişi tutuklandı ve onlara müebbet hapis cezası verildi. Ancak çözüm sürecini durdurmak isteyen üst akıl, cinayet delillerini o kadar ustalıkla gizlemişti ki, sanık avukatlarının itirazlarıyla üç yıl devam eden mahkeme, Mart 2018’de tüm sanıklar için beraat kararı verdi. Böylece dava “faili meçhul” olarak kayıtlara geçti.
5) Peki Cumhurbaşkanının bu iyi niyetine rağmen neler oldu? Olan oldu, örgüt Ceylanpınar’daki olayı sahiplenmemekle beraber, bunu bir fırsat bilerek ateşkesi sona erdirdiğini ilan etti. Zaten çoktan Hendek savaşlarına hazırlanıyorlardı. Zaman zaman onların taraftarlarından, “Göreceksiniz, Türkiye Suriye’den daha beter hale gelecektir ve Kürtler burada bağımsızlıklarını ilan edecekler” gibi laflar işitiyorduk. Onlar çoktan silah ve cephaneliklerini yer altında saklamışlardı. Ceylanpınar olayı çukur eylemleri için bir bahane oldu.
6) Erdoğan-Özel buluşmasında başka neler konuşuldu, bilmiyoruz. Ama Erdoğan birçok kez tuzağa çekildiği gibi bu kez de tuzağa çekilmiştir. Cumhurbaşkanı terörü destekleyen Özgür Özel’e nasıl güvenebiliyor, anlamak mümkün değildir. Onun milletvekillerine ve destekçisi olan avukatlara bakınız; belli ki, başı örtülü bir hâkime tahammül edemeyecek kadar Özgür Özel’den cesaret almışlar. Diğer taraftan Kobani davasını protesto edenlerin başında yine Özgür Özel’in partisi vardır.
Cumhurbaşkanı daha önce Özgür Özel’in selefine de el uzatmış, hakkını helal etmiş, açtığı tazminat davalarını geri çekmişti. Peki, o ne yaptı? Bir kere bile 15 Temmuz 2016 darbe girişimi için “Kontrollü darbe” demekten vazgeçti mi? Bir kere olsun, “PKK dâhil her türlü terörü ve terörle arasına mesafe koymayanları lanetliyoruz” dedi mi? Peki, Özgür Özel’den böyle bir şey işittiniz mi?