2012'de Başbakanı bekleyen temel sorunlar
Her şeyden önce Sayın Başbakan, "TBMM 2012'de yeni anayasayı yapmayı başaramazsa 1982 anayasasıyla yoluna devam edecektir" şeklindeki sözleri yeni anayasanın hazırlanması için büyük çabalar sarf edileceğinin işaretlerini veriyor. Başbakanın sözünden, yeni anayasa yılsonuna kadar çıkmadığı takdirde de, "eski anayasaya devam" gibi bir mesaj ortaya çıkmaktadır. Her bakımdan anti demokratik olan 1982 anayasasının hayatımızda kalması ise hiç de arzu edilen bir şey değildir.
Kuşkusuz yeni anayasanın, başta Kürt meselesi olmak üzere yeni demokratik haklara yapacağı atıflar bakımından çok önemlidir. Eğer bu yıl yeni anayasa hazırlanacaksa, Kürt sorununa da kalıcı bir çözüm getirilecek demektir. Başka bir deyimle, terör örgütüyle aynı dili konuşan BDP yöneticileri engel olmaya çalışsalar bile bu yıl, Kürt sorununun çözüme kavuşturulması ve PKK'nın dağdan indirilmeye mecbur bırakılması açısından önemli bir yıl olacaktır. Evet, Uludere'de 35 vatandaşımızın kazaen öldürülmesiyle ilgili olarak BDP'nin TBMM'de sarf ettiği ağır sözlerle ve sergilediği nahoş tutumla, bu habbeyi kubbe yapacağının işaretlerini veriyordu.
BDP'lilerin "Bu iş burada bitmez. Neye mal olursa olsun, bunun bir Kürt katliamı olduğu konusunda bütün uluslararası örgütleri tayakkuza geçireceğiz" şeklindeki sözlerinin anlamı, "Biz Uludere olayından gerçekten çok ekmek yiyeceğiz" anlamındadır. Başbakan yardımcısı Beşir Atalay ise, bu yıl yeni Kürt açılımının yapılacağını ve sorunun mutlaka çözüme kavuşturulacağını ifade ediyor. Sayın Başbakan bu yıl önceliği Kürt sorununu çözmeye ayırmalıdır. Zira Kürt meselesini çözüme kavuşturmadan orta doğudaki iddialarını sürdüremeyeceği gibi, Avrupa Birliği, İsrail ve ABD'nin siyasi manevraları karşısında sıkıntılar yaşayabilir.
En az Kürt meselesi kadar önemli olan diğer bir husus da Suriye ve Irak'taki mevcut durumdur. Suriye'deki despot idarenin barışçıl bir biçimde görevden uzaklaştırılması konusunda Türkiye halihazırda taraf olmuş bir devlettir. ABD yöneticileri de, Türkiye'nin bu husustaki politikalarına destek vermekle bizi işin içine çekmeye çalıştıkları açıktır. Doğrusu Türkiye Suriye konusunda risk almıştır. Sayın Başbakan işin farkında olmakla birlikte, durumun, onun arzu etmediği bir mecraya çekilmesinden de endişe etmektedir.
Irak konusu daha da karışık bir hal almıştır. Şöyle ki: ABD'nin askerini çekmesiyle birlikte bitmiş görünen sorunlar birden ortaya çıktı ve işler aniden karışmaya başladı. Bir Sünni Kürt olan cumhurbaşkanı yardımcısı Haşimî, Şiî başbakan olan Malikî tarafından ağır ithamlarla suçlanmaktadır. Haşimî'nin Kürt Özerk yönetimi Başkanı Barzanî'ye iltica etmesi, Sünnî-Şiî ve Arap-Kürt çatışmasına yeni bir boyut getirdiği gibi Türkiye'yi de yakından ilgilendirmektedir. Bir Sünnî-Şiî çatışması Kürtlerle Arapların çatışması anlamına da geldiği için durum hiç de hayırlı görünmüyor. Dolayısıyla bu durum, Irak'ın bölünmesi yolunda atılmış ilk adım sayılabilir. Türkiye ise, Irak'ın bölünmesinden asla hoşlanmayacaktır. Eğer Irak bölünürse ilk akla gelen, Kuzeyde bir Kürt devletinin kurulmasıdır. Kuşkusuz bu da Türkiye'nin başını bir hayli ağrıtacaktır.
İşte Sayın Başbakan Türkiye'de ve komşularında mevcut bulunan ve acil çözüm bekleyen ağır sorunlarla 2012'ye girmiş bulunuyor. Bu sorunları sayarken, Avrupa ve ABD'deki ağır ekonomik koşulların Türkiye'yi ne kadar etkileyeceğini, ayrıca Cumhurbaşkanının görev süresiyle ilgili sorunların muhalefet tarafından daha ne kadar kaşınacağını hesaba katmadık… Kuşkusuz iktidar olmak kolay değildir. Umarım halkın büyük desteğini almış bulunan Sayın Başbakan bu sorunların çözümü konusunda azamaî gayret gösterecektir.
Bekleyip göreceğiz.