16 milyar dolarlık siparişin verilmesini kararlaştırdı. Türkiyenin de ortakları arasında olduğu yeni nesil savaş uçağı projesinde ciddi sorunlar yaşanıyor. Birçok ülke sipariş kararını ertelerken Türk bürokratların alım kararı verdiği ortaya çıktı. Projede yaşanan sorunlar ABDnin hazırladığı raporlara da yansıdı. Uzmanlara göre Türkiye havada büyük bir risk aldı.
Türk Hava Kuvvetlerinin envanterden çıkarılması beklenen F-4 uçaklarının yerine almayı planladığı yeni nesil savaş uçağı F-35lerle ilgili projede ilginç gelişmelerin yaşandığı ortaya çıktı. Türkiyenin 16 milyar dolar ödeyeceği projeye ortak birçok ülkenin maliyet ve riskleri nedeniyle alım ve sipariş kararlarını ertelediği bir dönemde Türk bürokratlarının uçak siparişi kararı verdiği öğrenildi. Türkiyenin harekat bağımsızlığı için koştuğu şartları karşılamayan ve toplammaliyeti ile ne zaman tamamlanacağı belli olmayan proje için sipariş kararı, savunma sanayinde tartışmalara neden oldu.
BELİRSİZLİK VE RİSK VAR
Projeyle ilgili gelişmeleri ve kamuoyunun bilmediği gerçekleri uzmanlar BUGÜNe anlattı. Türk Hava Kuvvetlerinin demode olan ve 2020li yıllarda envanterden çıkarılması beklenen F-4 uçaklarının yerinidoldurmaküzere, yeni nesil savaş uçağı projesi yani JSF (Joint Strike Fihgter- Müşterek Saldırı Uçağı ) başlatılmıştı. Belirsizlikleri ve riski devam eden projeninmaliyetinin ne kadar olacağı ve ne zaman tamamlanabileceğinin bilinmediğini belirten uzmanlar, özellikle yazılım konusunda yaşanan güçlükler nedeniyle uçağın başta belirlenen performans kriterlerini karşılayıp karşılamayacağının da belli olmadığını ifade etti. Milli kriterler konusunda da tatmin edici gelişmenin sağlanamadığını kaydeden uzmanlar, ABDnin de istediği gibi gitmeyen bir projeyle ilgili yazılı taahhüt veremediğine dikkat çekti.
Türkiyenin milli uçak projesini başlattığına işaret eden uzmanlar, 2023 yılına kadar prototipinin üretilmesinin hedeflendiğini, bunun içinde önemli bir kaynağa ihtiyaç duyulduğunu hatırlattı. Ayrıca uzmanlar, Hava Kuvvetlerinin 5nci nesil olarak nitelen JSFnin yanında 30 adet 4,5nci nesil olan F-16 Blok50+ uçaklarının satın alındığını ve teslimatının devam ettiğini belirtti. Mevcut F-16ların da bazı özellikleri hariç aynı seviyeye getirilmek üzeremodernize edildiğini kaydetti. Bütün bu gelişmeler olurken Genelkurmay, Hava Kuvvetleri ve Savunma Sanayi Müsteşarlığının başlangıçta proje ile ilgili adımın ertelenmesine karar vermesine karşılık ilginç bir girişimde bulunulduğu öğrenildi.
Savunma Sanayi MüsteşarıMurat Bayar, Genelkurmay Plan Prensipler Başkanı Korgeneral Mehmet Emin Alpman,Hava Kuvvetleri Kurmay Başkanı KorgeneralNezih Damcı veHava Kuvvetleri Plan Prensip Başkanı Tuğgeneral İdris Aksoyun son anda JSF uçağından sipariş vermeyi kararlaştırdıkları öne sürüldü. Uzmanlar ilk alınan uçaklarla ilgili çarpıcı bir dezavantaja işaret etti. Söz konusu ilk uçakların geliştirmemaliyetleriyle birlikte 200 milyon dolar civarında olduğunu belirten uzmanlar, sonraki alımlarda hem daha önce belirtilen riskin azaldığını hem de maliyetlerin düştüğünü kaydetti. JSF uçağının acil bir harekat ihtiyacı olmadığına dikkat çeken uzmanlar, Türkiyeyi acele karar vermeye zorlayan herhangi bir nedenin bulunmadığına işaret etti.
Harekât bağımsızlığı için söz veremediler
Projedeki gelişmeler konusunda en geç adım adam ülkenin Türkiye olduğu kaydedildi. 116 uçak almayı planlayan Türkiyenin ise 2010 yılındaki Savunma Sanayi İcra Kuruluna (SSİK) kadar projedeki gelişmelere sessiz kalması ABD raporlarına bile yansıdı. Raporlarda proje ile ilgili herhangi bir sipariş, karar ve takvim değişikliğine gitmeyen tek ülkenin Türkiye olduğuna dikkat çekildi. Türkiye, 2010 yılında JSF alım kararının milli isterlerin karşılanmaması gerekçesiyle gözden geçirilebileceğini belirtti. Bu arada başlangıçta ön görülen 10-11 milyar dolar civarındaki toplam maliyetin ise 16 milyar dolara yükseldiği anlaşıldı.
ENTEGRE EDİLEMEDİ
Bölgesel ve küresel etkinliğini her geçen gün artıran Türkiyenin aldığı kritik silah sistemleri ile ilgili tam harekat bağımsızlığı elde etmeye çalıştığına dikkat çekildi. Ancak şu ana kadar tatmin edici bir gelişme sağlanamadı. Muğlak sözlerle konunun geçiştirildiği öne sürüldü. Bu çerçevede Türkiye, projede harekat bağımsızlığı için milli isterler listesini şu şekilde belirledi:
♦ Elektronik harp konusunda tam bağımsızlık.
♦ Yeni geliştirilen milli sistem ve silahların JSFe entegre edilebilmesi
♦ Milli kripto sistemlerinin entegre edilebilmesi.
♦ Otonom lojistik ve global lojistik destek konusunda coğrafi avantajı da göz önüne alınarak merkez haline gelme.
♦ Üst seviye bakım kabiliyetlerinin ülkemize kazandırılması.
♦ Uluslararası eğitim merkezi üssü olma. n Düşük görünürlük (hayalet uçak olma) özelliğinin ülkemiz tarafından idame ettirilebilmesi.
PROJE NASIL BAŞLADI?
Bugüne kadarmuharip uçaklarını ABDden almayı tercih eden Türk Hava Kuvvetlerinin yeni nesil savaş uçağına karar verirken de rakip olarak Eurofighter uçağı ile JSFyi karşılaştırdığı aktarılıyor. Harekat ihtiyacını en iyi JSFnin karşılayacağı değerlendirilerek bu projeye karar verildiği belirtiliyor. Özellik olarak Eurofighterın hava-hava uçağı JSFnin ise hava-yer taarruzları için tasarlanmış bir uçak olduğuna dikkat çekilirken, Türkiyenin uçak seçim kriterleri ve analiz yöntemlerindeki itirazlara rağmen ABDli dostlarını hayal kırıklığına uğratmamak adına tercihini JSFden yana kullandığı öne sürülüyor. JSF projesi için ABDnin de beklentilerinin oldukça yüksek olduğu değerlendirmesini yapan uzmanlar, yeni uçağın birim maliyetinin F-16 kadar, idame ve işletme maliyetinin ise F-16dan daha az olacağının öngörüldüğünü ifade ediyor.
JSF Projesinin başarılı olacağına inanan ABD Silahlı Kuvvetlerinin bu nedenle dünyanın gelişmiş uçağı F-22 üretimini bile Savunma Bakanının talimatıyla 180 civarında uçakla sınırlandırdığı kaydediliyor. JSFnin diğer bir özelliğinin de Türkiye- nin üretimden önce dahil olduğu ilk proje olduğuna işaret eden uzmanlar, Hava Kuvvetlerinin envanterinde bulunan F-16, F-4, F- 5 ve diğer uçakların hep hazır alım ve daha önce harekat sahasında kendilerini ispat etmiş uçaklar olduklarını belirtiyor.
Türkiye ile birlikte Norveç, İngiltere, İtalya, Hollanda, Danimarka, Kanada, Avustralyanın da projeye başından bu yana dahil olduğu kaydedilirken, projeye katılım paylarına göre İngiltere birinci seviye, İtalya ve Hollanda ikinci seviye, Avustralya, Kanada, Danimarka, Norveç ve Türkiye üçüncü seviye ortak, Singapur ve İsrailin ise güvenlik ortakları olduğu bilgisi veriliyor. Uzmanlar, İsrailin her zamanki gibi doğal ve ayrıcalıklı müttefik olarak özel şartlarını ABDye kabul ettirerek proje başladıktan yıllar sonra projeye dahil olduğuna dikkat çekiyor. Üstelik İsrailin projenin başlangıcından itibaren para ödeyen ve riskleri üstelen ülkelerden daha iyi şartlarda uçak siparişi verdiği de ortaya çıkıyor.
ABD bile rahatsız
Çalışmalar devam ederken maliyet, idame-işletme, performans ve proje takvimi olarak Lockheed Martin firmasının beklentileri karşılamadığı anlaşıldı. ABD başta olmak üzere İsrail dahil projeye ortak tüm ülkelerde soru işaretlerinin oluşması ilgili ülkelerde JSF karşıtı kuvvetli bir muhalefetin oluşmasına neden oldu. ABD Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Norton Schwartzın da birçok kez JSF ve projenin yazılım konusuyla ilgili endişelerini dile getirdiği kaydedildi. En çarpıcı eleştiri ise bizzat ABDden geldi. ABD Hükümet Hesap Verilebilirlik Ofisi (GAO-Government Accountibility Office) Mart 2010 ve Nisan 2011de hazırladığı raporlarda projeye ilişkin çok önemli eksiklikleri bütün açıklığıyla ortaya koydu.
RAPORDAKİ TESPİTLER
ABDnin de projedeki belirsizlikler nedeniyle on milyarlarca dolar ek mali yükle karşı karşıya olduğu belirtildi.
İşte raporda yer alan çarpıcı tespitler:
♦ 2007 yılında ilan edilen takvimin üzerine projede uçak geliştirme süresi iki yıl daha uzadı.
♦ Proje isterleri karşılayamama ve zamanında teslim yapamama riski ile karşı karşıya.
♦ Teknik problemler nedeniyle 2009 yılı uçuşlu testlerinin sadece %10u tamamlanabildi.
♦ Uçak sistem ve yazılımlarının test edildiği simülasyon modelleri ve yer test laboratuvarları akredite olmadı ve güvenilirlikleri teyit edilemedi.
♦ Harekat isterleri ve lojistik desteklenebilirlik ile ilgili istenilen seviyeye ulaşılamadı. n Yazılım konusunda entegrasyon ve performans problemleri çözülemedi.
♦ 2010 yılında 14 test uçağı teslim edilmesi gerekirken 2009 yılında bu rakam 4 olarak revize edildi ve Ocak 2010da bu hedefe ulaşılamadı.
♦ Uçağın egzostundan çıkan gazların mevcut pistlere zarar verme riski bulunmakta.
♦ Çok sıcak hava şartlarında kullanılamama ve kısıtlı kullanım riski doğurdu. Bütün bu gelişmeler üzerine İngiltere uçak siparişini 140tan 60-70e, İtalya ise 131den 100e düşürdü. Danimarka, Hollanda, Kanada ve diğer ülkeler de alım ve sipariş kararlarını erteledi.
Kaynak : BUGÜN