11 Nisan Şanlıurfa’nın Kurtuluşu
Asrımızda savaş denilince Ölüm kalım, işgal, sömürme akla gelir. Bu yazdıklarım Siyonist düşüncenin İman esaslarıdır. İslam’a göre savaşlarında bir hak hukuku bir ahlaki yönü vardır. Savaşın karşılığı İslam’da Fetihtir. Fetihler Mazlumu zalimin tasallutundan kurtarma sevdasıdır. Hak batıl mücadelesi de diyebiliriz. Fetihlerin olmasında Cihat şuuru vardır. Cenge çıkmadan önce (leşkerler) Komutanlar bilgilendirilir. Tebliğ görevi yapılır. Karşı tarafla savaşırken, Dini mabetlere dokunmayın. Din adamı, papazlara, hahamlara zarar vermeyin, ekin, meyvelere dokunmayın. Yaşlılara, çocuklara, kadınlara kesinlikle zarar vermeyin denilir. Daha sonra fetih için kollar sıvanır. Ölmenin, öldürmenin de bir kalitesi olmalı. Yüzlerce yıllardır dünya hâkimiyetini elinde bulunduranlar, insanlığa gözyaşı, kan, sömürme, hukuksuzluk, ahlaksızlıktan başka bir şey bırakmadılar. Bu çok acılı taraflı hukuksuz dünya düzeni değişmelidir.
Demokrasiye İman edenlerin genelde dünyada, özelde ise İslam ülkelerinde yaptıkları ortada, gelecek nesiller için kara bir leke olarak tarihe geçecektir. İnsanlık adil düzene hasrettir. Miras yedi nesiller hovardaca saltanat sürse de er geç zafer adil düzenin olacaktır. Dünyayı kan gölüne çeviren kan emiciler teknolojiyi insanın imhası için kullanıyorlar. Her Yıl 11 Nisan Şanlıurfa’nın kurtuluşunu kutlarken, 1920 yıllarında teknoloji mi vardı? İşgal severler Şanlıurfa’yı, Gaziantep’i, K. Maraş’ı işgal ederken, ecdadın İşgalcilere galebesi İman güçlerindendir. İman gücü, samimiyet, sadakat zaferlerin temel taşlarıdır. Ecdat yadigârı mirasına konarak, onlarla övünerek, hamasi nutuklar atılarak haklarını veremeyiz. Onlar gibi olursak belki, Çarıkla, at sırtında savaşarak, aç kalarak, canını vererek elde edilen zaferlerin mekânlarında İngiliz, Fransız markaları dolaşıyor. Marketlerinde ürünleri satılıyor, medeniyetlerine özeniliyor. Onların kurduğu yirmi beşli çetelerin arasına girmezsek geri kalırız deniliyor. Kıt kanaat kıt şartlarda bilek gücü ile şehit kanları ile sulanmış Mübarek beldelerden ecdat kalksa bize yaşantımıza nazar etse bize ne der acaba?
Şanlıurfa kadim şehirlerimizden biridir. Şanlının ötesinde hak edişleri var. Peygamberler diyarı boşuna denmemiş, Şanlıurfa ya. Şanlıurfa da İbrahim Peygamberin Mertliği, Eyüp Peygamberin Sabrı var.” Ateşi Nemruttan korkar mı İbrahim olan, hodri meydan, hodri meydan” küffara karşı nesilden nesle kıyam, zafer aşkı var. Şanlıurfa’nın mayasında, midesine, kesesine, kasasına haram bulaştırmayanın torunlarının giyimleri, yeme içmeleri, yaşamları, tıraşı, ticareti, siyaseti, adaleti, Ahlakı bile onlara benzemiyor. Ne miras yedi bir nesilmişiz. Dün kutsal beldelerde gözü olanların nesli bugün güçlüyüm haklıyım anlayışı ile çok kutsal belde işgalcisidir. Bu işgal severler, batı ve atıl davaları uğruna bizden daha sadıktırlar. Çünkü kelp’in yavrusu da kelp olur. Ekonomide, siyasette, Adalette, teknolojide süper güç olmamız gerekirken, İstanbul seçimleri ile uğraşıyoruz. Devlet mi güçlü olmalı, liderler mi güçlü olmalı mücadelesini veriyoruz. Ne olursa olsun Allah kara günleri bize göstermesin, meşru huzurumuzu bozmasın. Bu vesile ile gerçek tüm şehitlerimize rahmet diliyorum. Akif’in dediği gibi Allah bir daha istiklal marşını yazmayı bize göstermesin. Âmin. Vesselam…