Nasıl Bir Gençlik?

 Nasıl Bir Gençlik?


 
Günümüz gençliği ile ilgili “gençliğin değer yargıları aşınmış, dejenere olmuş’’ gibi ifadeleri sıklıkla duyarız. Oysa aşınan ve dejenere olan değer yargıları sadece gençlere ait olan şeyler değildir. Bu değer yargıları topluma aittir. Toplumun değer yargıları aşınırsa, gençlere ait olan değer yargıları da aşınır. Gençlik içerisinde bulunduğu toplumdan farklı değerlendirilemez. Eğer bugün bir gençlere musallat olmuş mefkûre yoksunluğundan bahsedeceksek; bunu sadece gençlere bakarak yapamayız. 
 Gençlere bir “ideoloji’’ verildiği takdirde o “ülküye’’ye ulaşabilmek için yoğun çaba gösterirler. Tabi önce inanç gereklidir. İnanmadan başarmayız. Bu inanç şüphesiz önce Allah’a duyduğumuz inanç olmalıdır. Sonrasında ise hedefe ulaşma kararlılığı, toplumun geleneksel değerlerine sahip çıkma azmidir. Şimdi Allah inancı olmayan yapılar bile özveri ile şevk ile çalışıyor. Kendi toplumunu dünyayı değiştirmek istiyor. Ancak, imanlı gençlik ise tabiri caiz ise “üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi’’ yaşıyor. Ne kendini değiştirebiliyor ne de toplumu ve dünyayı değiştirmek için bir istek duyuyor. 
Üstad Necip Fazıl; sadece yaşadığı dönem için değil; toplumumuzun her zaman ihtiyaç duyduğu gençliği tarif ederken şöyle der: Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, öcünün davacısı bir gençlik... “kim var! “ diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan, fert fert “ben varım!” cevabını verici, her ferdi “benim olmadığım yerde kimse yoktur!” duygusuna sahip bir dava ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik... Bu gençliği karşımda görüyorum. Maya tutması için otuz küsür yıldır, devrimbaz kodamanların viski çektiği kamıştan borularla ciğerimden kalemime kan çekerek yırtındığım, kıvrandığım ve zindanlarda çürüdüğüm bu gençlik karşısında uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allah’a hamd etme makamındayım. Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim, manevî babanın tabutunu musalla taşına, Ana Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymandır.  
Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes! 
Ey kahpe rüzgâr, artık ne yandan esersen es!  
 
Gençlik bir “ideoloji’’ etrafında birleşemez ise toplumun geleceği ile ilgili de endişe duymak gerekir. Gençliği 1000 yıldır sahibi olduğumuz bu coğrafyada inşa ettiğimiz kardeşlik hukukumuzdan, dinimizden ve geleneksel değerlerimizden kaynaklı bir mefkûre ile donatmak zorundayız. Üstad’ın istediği gençliği kurmak mümkündür. Bu coğrafyanın, bu dinin ve tüm farklılıkları ile bu milletin mayası güçlüdür. Yapmamız gereken gençliğe sahip olduğu mayayı hatırlatmaktır. Gençliğe sahip olduğu aile bağlarını, geleneksel değerlerini ve en önemlisi nasıl bir tarihin çocuğu olduğunu hatırlatmaktır.
 
Şüphesiz tüm gençlerin bir “ideoloji’’ etrafında birleşmesini sağlayamayız ancak toplumu sürükleyecek topluma “dinamizm’’ verecek olan bir “ülkü’’  etrafında toplanacak gençler mutlaka olacaktır. Mutlaka temel derdi, telefonunun markası, sosyal medyada aldığı “like” sayısı,  olamayan gençler mutlaka olacaktır.